Gazete sahibi bir yatırımcıdır ve her gazete istihdam sağlayan bir ticari işletmedir.
Gazete sahibi olmak bir tercihtir ve etik olan şekliyle, her gazete sahibi sadece basımını ve yayımını yaptığı ürünlerden, reklam ve ilanlardan yani mesleki ilkeler çerçevesindeki kapsamındaki hizmetlerinden elde ettiği gelir ile yetinmeyi ve geçimini idame ettirmeyi amaçlamalıdır.
Ancak günümüzde gazetelerin çoğunda kara delik ekonomisi[1] nin şartları etkili olduğundan bu işi yapanların amaçları ve finansal kaynakları hep sorgulanmıştır.
Bu sorgulamanın bir cevabı asla yoktur. Tahmin veya iddia vardır. Amaçları ise tahminen şunlar olabilir.
1. Etik kurallarına tavizsiz ve eksiksiz riayet ederek gazetecilik mesleğini yapmak...
2. Kamu ve iktidar üzerinde baskı kurarak nüfuz ve söz sahibi olmak…
3. İnandıkları ideolojiye veya zihniyete hizmet etmek…
4. Kendisini kiralayana hizmet etmek...
Hangi amaçla yapılırsa yapılsın, bu ülkede gazete sahibi olmak ateşten gömlek giymek gibidir. Yapacakları veya yayınlayacakları her haberde “yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal” misali hep arafta kalmak durumundadırlar.
Ancak günümüzde “ne yukarı ne de aşağı tükürmek” veya “hem yukarı hem de aşağı tükürmek” durumlarından birini tercih edenler de var.
Dünyadaki tüm demokratik ülkelerde gazeteler hem haber yapar hem de haber yayınlar. Ancak ülkemizde gazeteler haber yapan ve haber yayınlayan şeklinde iki türe ayrılmış durumdalar maalesef.
Sadece haber yapan gazeteler diğerlerine göre daha yüksek tirajlar alıp daha çok okunur ama tatmin edici gelir elde etmeleri zordur. Çünkü haber yaparken “hem yukarı hem de aşağı tükürmek” zorunda kaldıklarından “ne İsa’ya ne de Musa’ya” yaranabilirler. Bu yüzden finansal kaynak alanlarını daraltabilirler.
Sadece haber yayınlayan gazeteler ise düşük tirajlar alıp daha az okunur ama daha yüksek gelir elde etmeleri kolaydır. Çünkü haber yayınlarken “ne yukarı ne de aşağı tükürmek” zorunda değillerdir. Bu yolla tepki almaz, reklam ve destek kapılarını açık tutarlar. Şöyle:
Basın üzerindeki yoğun baskılar ve siyasi kutuplaşmalar maalesef gazeteleri haber yapmaktan çekinen, ajans ve kamu kurumlardan gelen basın bültenlerini kopyalayıp gazete sütunlarına yapıştırarak yayınlayan, ne yorum ne de eleştiri içeren sadece haber yayınlayan gazeteler olmaya dönüştürdü.
Özellikle günümüzde personel ve finans sıkıntısı çeken yerel gazetelerin çoğu böyle çalışır. O yüzden bir bölgede yayınlanan ya da bir ideolojiye hizmet eden gazetelerin tümünü alıp okuduğunuzda aslında sadece tek bir gazete okumuş gibi olursunuz.
Ulusal medyada da aynı durumda olanlar var. Çoğunun manşeti, kullandıkları resimleri, içerikleri hatta varsa yorumları bile aynıdır.
Eleştirim gazeteleri finansal veya siyasal kıskaçlarına alıp bu duruma düşmelerine neden olanlara ve gazetesini ve aklını kiraya veren gazete sahiplerinedir.
Her alanda ayrışma ve kutuplaşmanın yaşandığı günümüzde, en derini ve sıra dışı olanı basında oldu maalesef…
Bırakın yazarların kişisel görüşlerini yansıttıkları köşe ve yorum yazılarındaki ayrışmaları, saati, yeri, tarafları, şahitleri hatta görüntüleri bile mevcut olan güncel haberlerin veriliş biçimleri neredeyse akıllara durgunluk verecek şekilde değiştirilerek yalan, yanlış ve zorlamalar ile doldurulmuş haldedir.
Basındaki bu sıra dışı ayrışmanın varlığının nedenleri üzerinde durmayacağım… Çünkü herkesin malumu…
Ancak üzerinde durulması gereken şey, basın sektörünün zor olan işleyişi ve bıçak sırtındaki sürdürülebilirliği ortada iken birde ayrışmanın taraflarından biri olmayı seçme mecburiyetinin zorlama döngüsüdür.
Basın sektöründe yorum içeren her türlü yazı ve haberin veriliş şekli realiteyi sağlamak değil algıyı yönetmek oluyor artık.
Gazete sahipleri kendi tercihleri ile zor olanı ya da kolay olanı seçerler.
Zor olanı, istenilen algıyı sağlamak adına yapılan ısmarlama haber ve yorumlardır. Zordur çünkü yapılacak en küçük algı yaratma hatası geri teper ve menfaat sağlanacak yolları kapatır. Tıpkı reklam sektöründe olduğu gibidir.
Kolay olanı ise gerçeği olduğu gibi yansıtan haber ve eleştirilerdir. Kolaydır çünkü yaratıcılığa ihtiyaç duymadan, zorlamadan, abartmadan, göründüğü ve hissedildiği gibi yapılır. Okuyucusunun nefes alanı olmaktan ve haber vermekten başka bir amaç yoktur. Ama kolay olanın, beğeni almasa da başınıza bela açması veya çıkar kapılarınızı kapatması kuvvetle muhtemeldir.
Ulusal basında zor ve kolay yazıların oranı neredeyse eşittir. Ancak yerel basının çoğunluğunda zor yazılar yazılıyor. Hepsini anlayışla karşılıyor ve kendilerine güç ve kolaylık temenni ediyorum.
Elbette kutuplardan birini seçmek beşeri davranışlardan biri olan görüş tercihidir. Katılmasak ta saygı duymasak ta anlayışla karşılamamız gerekiyor.
Güçlü olmak isteyenler zor olanı, güce ihtiyacı olmayanlar kolay olanı seçerler.
Aslında gazeteler tarafsız değil bilakis taraf olmalıdır. Ama okuyucusunun yani halkın tarafında olmalıdır. Nerede haksızlığa uğrayıp mağdur edilen varsa onun tarafında olmalıdır. Ama bizde bu hasleti taşıyan gazete sahipleri elin parmakları kadar azdır. Bunun tek sebebi, sektörde had safhada benimsenen bireysel çıkarcılıktır. Oysa vermeye çalıştıkları toplumcu görüntü nedeniyle hamaset dilini tercih ederler.
Hangi gazetenin tercih edileceğine önce gazetecilik etik kurallarını kendisine dert etmiş gazete sahipleri sonra okuyucuları karar verir.
Tüm gazeteler basın sektörünün onurudur. İçerikleri değişmişse, okuyucusunun tarafında değilse ve nefes alanı olamamışsa eğer ya gazete sahiplerinin tercihleri ya da gazete sahiplerini kıskaca almış güçler yüzündendir.
Şayet içlerinde, bir zihniyete kiralanarak onursuzlaştırılmış gazeteler varsa bunun nedeni okuyucuları değil, gazetesini kiraya vermiş gazete sahipleridir.
İşte bu yüzden bir gazetede ilk baktığım yer künyesidir. Künyesinde, aklını kiraya vermiş sahipler ve kalemler varsa bırakın onun için köşe yazmayı ve okumayı, elime almayı bile zul addederim.
Ya siz?
[1] Ekonominin maruz kaldığı yüksek enflasyon, denkleşmeyen bütçe, sosyal güvenlik, görev zararları, personel, borçlar, dolaylı vergiler, cari işlem açıkları, tedarik zincirleri, enerji sorunu ve maliyet enflasyonu her sektörü olduğu gibi basın sektörünü de olumsuz etkiler ve bu etkinin katlanarak büyümesine kara delik ekonomisi denir.