Bir müslüman İslam adına ne öğrenmiş ise çocuklarına da mutlaka öğretmelidir. Yaz Kur'an kurslarımız başlamıştır.Kur'an ve dini bilgilerin öğrenmede tam zamanı çoluk çocuğuna da öğretmeye çalışalım. Onların da Kur'ân'dan mahrum kalmamalarını temin edelim. Aynı zamanda bu, Efendimizin anne-babaya yüklediği bir vazifedir.Çünkü Kur'ân öğretmek, aynı zamanda insanın ebedî hayatının kurtulmasına da vesiledir.
Ebû Hüreyre'nin rivâyetine göre Resulullah Sallallâhü Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuştur:
"Kim bir çocuğa Kur'an-ı Kerim'i öğretirse, Allah onun boynuna öyle bir gerdanlık takarki,kiyamet gününde önceki ve sonraki insanlar ona hayran olurlar"
Dinimizde bir çocuğun Anne ve baba üzerinde bir takım hakları vardır. Bunlardan birisi de ona Allah'ın kitabını okumayı öğretmesidir. Bunun için müsaitse kendisi öğretir, değilse Kur'ân kursu ve benzeri bir yolla öğrenmesini temin eder. Küçük yaşta Allah'ın kitabını öğrenmeye çalışan çocuk Kur'ân terbiyesi ile yetişmeye, onun feyziyle teneffüs etmeye alışır.
Çocuklarımız Kur'ân'ı öğrenmekle kendi mânevî hayatında mesafeler aldığı gibi, anne-babasının ebedî saâdeti için de faydalar temin eder.
Peygamberimizin bir hadislerinde;"Kim Kur'ân okur, öğrenir ve onunla amel ederse, kıyamet gününde anne ve babasına nurdan bir taç giydirilir. Onun ışığı güneşin ışığı gibidir. Onun anne-babasına iki elbise giydirilir ki, dünya malı onunla boy ölçüşemez."
Bugün ilköğretimde okuyan öğrenciler karnelerini alıyor. Bu karne heyecanını öğrencilerle beraber veliler de yaşıyor. Daha şimdiden karnedeki duruma göre alınacak hediyeler düşünülüyor. Çok farklı bir heyecandır karne...
Her yıl öğrencilerimiz iki defa bize karne getirir. Karneyi getirirken, “Baba, anne bak karnemi getirdim” diye sevinçle eve geldiklerinde, heyecanla kucağımızı açıp çocuğumuzu kucağımıza alıp, “Aferin benim oğluma, kızıma” sözlerini duymak isterler.
Şöyle bir düşünürsünüz... Daha dün dünyaya gelmişti sanki.... Ne çabuk da büyüdüler, önlüklerini giydiler ve koskoca bir yıl bitti. Şimdi de karşıma geçip, bana karnelerini gösteriyorlar. Evet, zaman su gibi akıp gidiyor. Zamanı en iyi şekilde değerlendirmek bizim için çok önemli olmalıdır.
Ben, bu yazımda siz değerli okuyucularımı karnelere başka bir gözle bakmaya davet ediyorum. Evet, başka bir gözle bakmak.
Aklınıza, aldığınız ilk karneyi hatırlayın. Duyduğunuz ilk karne heyecanını çocuğunuzla birlikte duymaya karar verin. Karneye alelâde bir kağıt parçası değil de, ahirette biz kullara verilecek, dünyada benimsediğimiz inançlar ve yaptığımız amellerin kayıtlı bulunduğu bildirilen defter (kitap) veya mahşerde görülmesinden sonra sahibinin durumunu açıklayan belge diye tarif ettiğimiz Amel Defteri verilmiş gibi baksak acaba nasıl bir duygu içinde oluruz?
OBugün ilköğretimde okuyan öğrenciler karnelerini alıyor. Bu karne heyecanını öğrencilerle beraber veliler de yaşıyor. Daha şimdiden karnedeki duruma göre alınacak hediyeler düşünülüyor. Çok farklı bir heyecandır karne...
Her yıl öğrencilerimiz iki defa bize karne getirir. Karneyi getirirken, “Baba, anne bak karnemi getirdim” diye sevinçle eve geldiklerinde, heyecanla kucağımızı açıp çocuğumuzu kucağımıza alıp, “Aferin benim oğluma, kızıma” sözlerini duymak isterler.
Şöyle bir düşünürsünüz... Daha dün dünyaya gelmişti sanki.... Ne çabuk da büyüdüler, önlüklerini giydiler ve koskoca bir yıl bitti. Şimdi de karşıma geçip, bana karnelerini gösteriyorlar. Evet, zaman su gibi akıp gidiyor. Zamanı en iyi şekilde değerlendirmek bizim için çok önemli olmalıdır.
Ben, bu yazımda siz değerli okuyucularımı karnelere başka bir gözle bakmaya davet ediyorum. Evet, başka bir gözle bakmak.
Aklınıza, aldığınız ilk karneyi hatırlayın. Duyduğunuz ilk karne heyecanını çocuğunuzla birlikte duymaya karar verin. Karneye alelâde bir kağıt parçası değil de, ahirette biz kullara verilecek, dünyada benimsediğimiz inançlar ve yaptığımız amellerin kayıtlı bulunduğu bildirilen defter (kitap) veya mahşerde görülmesinden sonra sahibinin durumunu açıklayan belge diye tarif ettiğimiz Amel Defteri verilmiş gibi baksak acaba nasıl bir duygu içinde oluruz?
Karneye bakarken, amel defterinizde yazılı olan şeyleri görecek ve gayr-i ihtiyari olarak “Ben yapmadım...” diyeceksiniz. Fussilet suresinde; kulakların, gözlerin ve derilerin, Yasin suresinde de kıyamet günü ağızların mühürlenip ellerin ve ayakların insanın işlediği fiiller şahitlik yapacağını bildirmesi amel defteriyle ilgili olarak Allah Teala’nın kıyamet sahnelerinden bizi haberdar ettiğini göstermektedir.
Bizleri bu dünyaya hangimizin daha iyi iş yapacağını, hangimizin daha iyi bir kul olacağını tesbit için ölümü ve hayatı yaratan Allah (C.C.), bizlerin karnesini, amel defterini görevlendirdiği melekler tarafından yazdırmaktadır.
Kur’an’da zikredilen kitap ve suhufun insan ömrünün muhasebesinin yazılı bulunduğu defter anlamını ifade ettiği gibi, bir çok müfessir tarafından da kişinin hesabının görüldüğünü bildiren bir belge anlamına gelebileceği belirtilmiştir. Ehl-i sünnet alimleri amel defterlerinin bilinemeyeceği, bu dünyadaki defterlere de benzetilemeyeceği görüşündedirler.
Teşbihte hata olmaz, derler. Bir nebze de olsa, dünyadan misal getirerek, ahireti hatırlayabildiysek ne mutlu...Artık karnelere bir başka gözle bakarız inşallah...
Rabbimiz neslimizi âhir zamanın tüm fitnelerinden muhafaza eyleyip, Kur'ân rûhuyla ve nûruyla süslesin. (Âmin)