SAİT HOPSAİT KURALI…

Ersin ERDOĞAN2022-06-27 09:25:10

  

Ünlü ve çağdaş yazarlarımızdan Aziz Nesin, tüm eserlerinde, toplumu ve toplumun parçası olan bireyler üzerinden popüler kültürün yozlaştırdığı değerlerimizi, toplumsal ahlak ve çürümenin boyutlarını ortaya koyup değerlerin nasıl değersizleştirildiğini, değersizlerin ise nasıl değerlileştirildiğini mizahi romanlar ile anlatır.

Yazarın, ilk baskısını 1957 yılında yayınladığı Sait Hopsait adlı eserinin bir bölümünde, futbolcu olmaya hevesli ama bedenen yetersiz bir zengin çocuğuna antrenörlük yapan eski bir futbolcu oyun tekniklerinden önce saha içi taktiklerini öğretirken mealen şöyle der:

Baktın ki adam seni çalımlamış kaleye doğru gidiyor. Kesin gol atacak. Arkasından koş ve kuvvetlice bir tekme at. O henüz yediği tekmenin şaşkınlığı içindeyken, ondan önce sen yere at kendini. Sanki tekmeyi o değil de sen yemişsin ve çok acı çekiyormuşsun gibi avazın çıktığı kadar bağır. Göreceksin bak, hakem kırmızı kartı sana değil tekme attığın futbolcuya gösterecek”.

Demek ki kitabın yayınlandığı 1957 yılından beri, bizdeki bu haslet hiç değişmemiş. Bugün de tekmeyi yiyip acıyı çekenler değil tekmeyi atıp canımızı acıtanlar avazı çıktığı kadar bağırıp çağırıyorlar.

Yaşadığımız olumsuzluklardan birini bile “ben sebep oldum” diye üstlenen var mı bu ülkede? Kırmızı kartı hep dış minnaklara, içerdeki işbirlikçilere, metafizik düşmanlara çıkarmıyorlar mı?

İşte buna “Sait Hopsait Kuralı” deniyor.

Sansür yasası denilen dezenformasyon yasası da sanki bu kuralın resmileştirilmesi isteniyormuş gibi gelmiyor mu size de?

Zararını en çok yandaş ve trollerin görebileceği bir yasayı neden çıkarmak isterler ki diye düşünmemek mümkün mü sizce de?

Sadece kendilerini eleştiren muhalifleri susturmayı istiyorlarmış gibi görünmüyor mu size de?

Üstelik bu yasa teklifi henüz ortada bile yokken, yıllardır başka kılıflara uydurularak uygulanmıyor muydu zaten? 

Birkaç gün önce Rahmetli Bülent Ecevit’e başbakanlık önünde atılan ve sonrasında iktidara gelenlerce çokça eleştirilen, eskiden ekonominin ne kadar kötü olduğunun ispatı olarak muhalif seçmenin her fırsatta gözüne sokulan o meşhur yazarkasa olayının bir benzeri Mersin ilinde gerçekleştirilmek istenmiş. 

Bu defa da yine bir esnaf kendisine ait işyerinin önünde yazarkasasının sadece bozuk para çekmecesini işyerinin önündeki kaldırıma fırlatıp, şikâyet ettiği yaşam koşulları ile ilgili pankartı işyerine asmak istemiş.

Vaaay sen misin çekmece fırlatıp pankart asmak isteyen” diye hem gözaltına alınmış hem de Cumhurbaşkanına hakaret etti diye hakkında soruşturma başlatılıp tutuklama istemi ile mahkemeye sevk edilmiş. Neyse ki adli kontrolle serbest bırakılmış.

Şayet sansür yasası bu olaydan önce yürürlüğe girmiş olsaydı yandı gülüm keten helvaydı. “Dünyanın bile kıskandığı mükemmel ekonomimizi kötüymüş gibi gösterip, sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ile ilgili gerçeğe aykırı bilgileri, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yaydın” diye tutuklanabilir ve 3 yıl hapis bile yatabilirdi.

Hatta bu olayı haber yapan veya köşesinde yazan, haberi veya köşe yazısını sosyal mecralarda beğenen, paylaşan (retweet eden) herkes aynı akıbete uğrayabilirdi.

Kim bilir? Bunların ne yapacakları belli olmaz… Birde yasaya “geriye dönük uygulanabilir” maddesi de eklerlerse ya da isnat milâdını özellikle belirtmezlerse eğer, bu yazı gibi önceki her eleştirimiz bile suç unsuru kabul edilir, soluğu yargı önünde alabiliriz.

Umarım durumun vahameti anlaşılabilmiştir. Çünkü bu günlerde öyle bir sırat köprüsünden geçiyoruz ki ülke tarihinde böylesi görülmemiştir herhalde. Hepimiz çok dikkatli olmalıyız. İstedikleri de zaten bu “OTOKONTROL” dür. O halde bizde kendi kendimizi kontrol ederek (!) yazar konuşuruz. Naaapalim?

Hangi makam ve mevkide olursa olsun, ayrıcalık tanınmaksızın herkese karşı eşit ve çifte standartsız uygulanması koşulu ile bu yasaya “şartlı evet” demek istesek de kaygılarımız buna izin vermiyor. Çünkü yasa teklifinde belirsizlikten kaynaklı riskler çok fazla… Ve bu riskler, bir de yekle yeksan edilmiş, “adalete güven” duygusu ile birleşince, mantık “ŞARTSIZ HAYIR” demeyi gerektiriyor.

Velhasıl, bu yasa çıkarsa eğer, galiba “Sait Hopsait Kuralı” gibi uygulanacak ve hep, tekmeyi atan değil tekmeyi yiyen görecek kırmızı kartı…

 

Anasayfa