SİLİVRİ SOĞUK MUŞ! 30.05.2022
Yazları ılık, nemli, kurak ve açık, kışları ise uzun, çok soğuk, rüzgârlı ve parçalı bulutlu olan Silivri, aynı zamanda siyasi tutuklu ve hükümlülerin yargılandığı ve hapsedildiği Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü’nün de bulunduğu, İstanbul’un Marmara bölgesindeki çok güzel ilçelerinden biridir.
Günümüzde karşıtların her eleştirisine, yandaşların karşılık olarak verdikleri “Silivri Soğuktur” mesajı ise ilçenin hava durumunu hatırlatmak değildir. Düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi iktidarın ve mensuplarının aleyhine olacak şekilde ifade ettiğiniz takdirde, soğuk hava koşullarına sahip Silivri ilçesindeki mahkemede yargılanıp cezalandırılacağınızı ve aynı yerdeki cezaevinde hapsedileceğinizi KAST EDEN çok açık ve net bir TEHDİTTİR.
Sanki adliyeler babalarının çiftliği, savcılar, hâkimler babalarının oğlu ve emrindeymiş gibi bu söylemi fütursuzca kullanan herkes, TCK nın TEHDİT ve HAKARET ile ilgili maddeleri gereğince resen soruşturularak yargılanmalıdır. Aksi takdirde hukuk bu kişiler tarafından araçsallaştırılarak tehdit haline dönüşür işte tam da böyle…
İnsanlar eylemlerinden dolayı sadece kanunlara ve hükmü verecek olanların vicdani kanaatlerine göre yargılanacağından emin olursa eğer, hukuk ile tehdit edilmeyi ciddiye alıp korkmazlar. Ama hukuki alanda akıl almaz, vicdanları yaralayan ve kamuoyunda kabul görmeyen şeylerin olabileceğine şahit olurlarsa eğer, korkmaları doğaldır.
Yandaşlar tarafından karşıtların sıkça tehdit edildiği bu yönteme, adalet kurumları neden resen işlem yapmaz ve iktidar bunu neden görmez çelişkisine, Maltepe mitinginde, ana muhalefet partisi genel başkanı yaptığı konuşmasında sanki cevap vermek istercesine şöyle demiş:
“Birileri Türkiye’yi zifiri karanlığa sürüklemek istiyor. İnsanları korkuyla sindirmek istiyor. Yaratılmak istenen bu korku ikliminin aparatlarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Siyasallaşmış yargı, mafya, uyuşturucu kaçakçıları, uyuşturucu baronları, paramiliter yapılar, beşli çeteler, yandaş medya ve beslemeleri, trol ağaları, insan kaçakçıları, silah kaçakçıları, hepsi ama hepsi birlikte çalışıyor. Bunların tek bir amacı var. Korku iklimini yaratmak ve bu iklimden nemalanmaktır”.[1]
Her çağda iktidarlar, eleştiri konusu oldukları her alanda, düşünce ve ifade özgürlükleri üzerinde baskı kurmuşlardır. Bundan sonraki iktidarlarda kuracaktır.
Dünya tarihi iktidarların bu türden yüzlerce baskı ve çöküş hikâyeleri ile doludur. Ve hemen her ülke halkı, iktidarların baskısına eleştiriler ile direnerek karşı çıkmıştır. Direnme hakkı, anayasalarda düşünce, eleştiri ve ifade özgürlükleri gibi haklar ile garanti altına alınmıştır.
Hukuk, hak arama ve hakkı teslim etme işlevini yitirip araçsallaştırılarak sadece keyfi cezalandırma haline dönüşürse eğer, ceza da bir eylemi önlemek ve karşılık olmaktan çıkar, tehdit haline dönüşür. Günümüzde korkulan da budur.
“Modern iktidarlar büyük gözaltıdır ve insanlar üzerinde uyandırdığı temel duygu ise korkudur” diyen Fransız filozof ve sosyal teorisyen Michel Foucault[2] (1926-1984), yazdığı “Hapishanenin Doğuşu”[3] adlı kitapta konuya ilişkin çok önemli felsefi çözümlemeler sunuyor. Şöyle:
“Eski çağlarda, başlıca cezalandırma şekilleri arasında; dağlama, kazığa dikme, damgalama, tekerlekte döndürme, atlara çektirme gibi yöntemler vardı. Bu yöntemler, hükümdarın intikam anlayışını ortaya koyardı. İnfazlar halka izlettirilerek, onlara çok açık bir şekilde “aynı suçu bırakın işlemeyi, düşünmeye dahi kalkışmayın” mesajı[4] verilmekteydi. Bu yöntemle iktidarın güç alanı temizlenirken, korku da kitlelere doğru akıtılmaktaydı.”
“Modern iktidarlar bireyin gücünü kırmak, toplulaşmayı/örgütlenmeyi engellemek için herkesi bireyselleştirerek bir yerde[5] kuşatarak kayıt altına alıp üzerinde denetim kurmayı ister.”
“İktidarlar, öncelikle açıklık politikası[6] izler. Böylece, korku nesnesi[7] iktidar alanının içine alınır. Yani tanınır ve gözetilir. Akabinde ise korku nesnesine dair olası risk teşkil edecek unsurlar içeride homojenleştirilir, temizlenir ve sönümlendirilir.[8]”
“Hâlâ direnen riskli unsurlar kalırsa, posa gibi dışarı atılır. Bu durum şeytanlaştırma uygulamalarını ve cadı kazanlarını anlaşılır kılar. Arka planında yatan motivasyon ise korku nesnesi veya öznesi yaratılarak kurulmuş olan hükümranlığı kaybetmemektir.”
“İktidarlar dışlanarak içlenme[9] kavramı üzerinden kendi “Varoluş Nedenini” oluştururlar. İçlenerek dışlananlar[10] ise artık işlevsiz kalanlardır ve yok edilmeleri de meşrudur. Dışarıda kalanlar ötekilerdir. Ötekileştirilmişlerdir.”
“Modern iktidarlar için korku, tek başına yeterli değildir. Rıza, yani öznenin karşı çıkması gereken davranışlara olumlu yaklaşması veya tepkisiz kalması gereklidir. Boetie’nin[11] ‘’Gönüllü Kulluk’’ kavramındaki gibi iktidarlara yalnızca korku yetmez, hâkim gelenek, din ve eğitim gibi unsurların ideolojik işlevi ile yoğurulan insanın gönüllü kulluğu da gereklidir.”
“Felsefeler ikilikler[12] üzerine kuruludur. Filozof Descartes’e [13] göre iktidarlar, bunlara benzer[14] ikilikleri ayırıp kutuplaştırırlar.”
“Eski çağda olduğu gibi yeniçağda da iktidarlar, korku ile tehdit, ötekileştirme ile kutuplaştırma ve seçtikleri günah keçileri ile cezalandırma yöntemlerini kullanarak iktidarda kalma sürelerini uzatmaya çalışmışlardır. Ama hiçbiri bunu sürdürülebilir kılamamıştır. Çünkü zulüm ve azap haline dönüşen her icraat mutlaka direniş ile karşılaşmıştır.”
Velhasıl, Silivri’de ki havanın durumunu da kimin için soğuk olacağını da ne meteoroloji ne iktidar ne de üç beş yandaşı bilir. Sadece evreni yaratan Allah bilir…
TCK da belirtilen suçlardan herhangi birini işlemediğiniz sürece, geçici süre de olsa haksızlığa, hukuksuzluğa maruz kalsanız bile, güzel ülkemizin her hangi bir güzel ilçesinden de havasından da asla ama asla KORKMAYIN.
Üstelik sizlere korku salanlarda zaten zerre kadar Allah ve hukuk korkusu olmadığını da unutmayın. Olsaydı eğer, tehdit ve hakaret gibi utanç verici insanlık suçlarını işlemezlerdi. Size karşı suç işlemekten korkmayanlara, siz de karşı çıkmaktan ve edepli[15] eleştirilerinizle direnmekten asla korkmayın…
Umutsuzluğa düşerseniz eğer, GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ ün NUTUK adlı kitabını okuyun… Yoksul bir ulusun, dünyanın varsıl emperyalistlerine karşı korkmadan, ülkü ve azimle, nasıl bir mücadele verip, bağımsızlıklarını kazandıklarını hatırlayıp, damarlarınızdaki asil kanın farkına varın…
[1] https://www.krttv.com.tr/gundem/chp-lideri-kilicdaroglu-milletin-sesi-mitinginden-seslendi-az-kaldi-h122430.html
[4] “Silivri soğuktur” gibi.
[5] Çocuğu okulla, hastayı hastaneyle, deliyi tımarhaneyle, askeri orduyla, suçluyu hapishaneyle vb.
[6] Açıklık politikası: Düşünce ve ifade özgürlüklerine saygılı olunacağı, icraatlarda şeffaf olunacağı, demokratik hakların sonuna kadar korunacağının deklare edilmesidir.
[7] Özgürlükler, yasaklar, inançlar, inançsızlıklar, etnik kökenler, ayrılıkçılar da dâhil tüm ideolojiler vb.
[8] Etkisini bitirmek. Etkisizleştirmek. Durağan hale getirme.
[9] Dışlanarak içlenme: Kendisi gibi yaşayan, düşünen, inanan, hareket edenlerin dışlandığını iddia ya da ispat ederek, dışlananları konsolide edip saflarına dahil ederek bir kesim/cephe oluşturup “varoluş nedeni ve dava” haline getirmek.
[10] İçlenerek dışlanma: Kendisi gibi yaşamayan, düşünmeyen, inanmayan, hareket etmeyenleri ötekileştirerek, vatan haini, ateist, işbirlikçi, düşman vb şekillerde isimlendirip suçlayarak, günah keçisi haline getirip cezalandırarak veya kamu hizmetleri dışında tutarak etkisiz hale getirmektir.
[12] Ruh/beden, akıl/madde, aydınlık/karanlık, düşünen şey/yer kaplayan şey, etken/edilgen, erkek/kadın vb.
[14] Dost/düşman, dindar/dinsiz, milliyetçi/komünist, sağcı/solcu. Millet/ümmet, vatanperver/vatan haini vb.
[15] Hakaret, çirkin benzetme ve tehdit içermeyen.