Eğitim acaba ayrıcalıklı bir yaşam için pasaport mu olmalıdır?
Yoksa halka hizmet için yüklenilen kutsal bir görev mi?
Söze bakarsanız genellikle insanlar halka hizmet için kutsal bir görev der...
Ancak yaşamda uygulanan ne yazık ki, bu değil diğeridir.
Nice eğitimli ve önemli yerlere gelmiş insanlar vardır ki yoksul insanların sırtına oturmuş, onu boğarcasına kendisini taşıtıyor. Ve bir de, mangalda kül bırakmadıkları sahte sözlerle, Hakk’tan korkmadan ve halktan da utanmadan yaptıkları gizli kapaklı eylem, arsızlık ve hırsızlıklara rağmen:
-"Sizi temin ederim ki, insanların bu haline çok üzülüyorum ve onların yüklerini hafifletmek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Ancak onların sırtından inmek elbette ki hariç (!)'' diyebiliyor.
Evet…!
İşte bugün memlekette aklını birilerine kiraya verenlerin cehaletinin önlendiği, 'daha bilgili ve yetenekli olanın' nimette değil, insana hizmette önceliği istediği gün, eğitim gerçek amacına ulaşmış olacak ve toplumu sömüren dini-dar, dinbaz ve yobaz din tüccarlarıyla, siyaset tüccarlarının saltanatı mutlaka son bulacağı gibi, ‘yoksulluğun asla bir kader olmadığı' da, çok daha iyi anlaşılacaktır. Tarih boyunca seyirci kalan toplumlar her zaman yitirmiştir. Sanatını halkla bütünleştirmeyen, bilimini halkın gerçekleri kavraması yolunda kullanmayan, siyasetini halkın yararına oluşturmayan kişiler bu sıfatları kullanmamalı ve halk da aklını bunlara kiraya vermemelidir. Bu konuda Mustafa Kemal Atatürk 1924 yılında, "Öğretmenler, yeni nesil cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcilerini sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır" diyerek kurduğu çağdaş ve laik cumhuriyetin yürekten bağlı tüm öğretmenlere bugün her zamankinden daha çok iş düşmektedir...!