Müslüman ülkelerin politikalarının barışçıl ve özgürlükçü olmaması, toplumlarının sadece Müslüman doğduğu için dini yaşıyor olması, insanların inançlarını zayıflatıyor.
Dünyadaki yeni teknolojilerin, sosyal medyanın, bilgiye erişim ve iletişim olanaklarının daha fazla sorgulama yapma ve şüphe duyma noktasında kesinlikle etkisi var.
Dinin sosyal hayatı nasıl kullandığını görüp, tanık olunan istismarlardan ötürü soğukluk yaşamış ve önce deist sonra ateist olmuş insanlar var.
Türkiye'de de en çok istismar edilen şeyler: Din, Milliyetçilik ve Atatürk’tür.
Ülkede inançsızlığın artmasının nedeni istismarla birlikte ısrarın ve yasakların da artmasıdır.
Bu kadar istismar edilebilen bir varlığın yaratıcı (Tanrı) olamayacağına kanaat getirdiği için ateist olanlar var.
İçi boşalan muhafazakârlık insanlara dinlerini sorgulatıyor.
Bilgi çağında tek bilgi kaynağı artık mahalledeki cami veya kilisenin görevlisi değil. Farklı din adamlarının aynı konuda farklı ve çelişkili yorumları inançsızlığı tetikliyor.
Elbette mahalle baskısı ve ülke atmosferi bir araç ancak bu sadece sorgulamaları başlatıyor. Genel olarak ateistler araştırarak ve sorgulayarak ateist oluyorlar.
Türkiye'de son dönemlerde içi boş bir muhafazakâr tiplemesinin ortaya çıkması ve pek çok kişinin sürü psikolojisi ile göstermelik olarak dine yakın gözükmesi ateizme giden yolların parke taşlarını örüyor.
Bu durum pek çok insanı "benim dinim bu mu?" diye sorgulatıyor. "Din buysa ben yokum" dedirtiyor.
“Dinimizde deistlik ve ateistlik günahtır” demek ne kadar doğruysa “Ateistlik de ve deistlikte dinler reddedilir” demek o kadar doğrudur. Doğal olarak inançlı insanlar inançsızlığı, inançsız insanlar da inançlıları aynı şekilde reddediyor.
İlahiyatçı Yazar İhsan Eliaçık 3 yıl önce yaptığı bir söyleşide bu durumu şöyle açıklıyor:
“Ateizm ve türlerinin yükselişinde Türkiye'deki atmosfer, küresel trendlerden daha etkili. Ateizmin yükselmesi olumlu bir şey… Türkiye'ye benzer şart ve koşullar içerisinde olan ülkelerde gördüğümüz bir gelişme bu. Özellikle, Suudi Arabistan, İran ve Türkiye'de ateizm ve deizmin yaygınlaştığını görüyoruz. Din iktidarla buluşup kamu kaynaklarını kullanmaya, askere polise hükmedip baskı uygulamaya başlayınca iktidarlar ve onların temsil ettikleri şeyler yıpranıyorlar.
Türkiye'de 16 yıldır İslam'a hizmet ettiğini ileri süren muhafazakâr kökten gelen kadrolarla ülkeyi yöneten bir iktidarın olduğunu ancak gele gele sonunda “Müslümanlık bu mu” sorusuna gelindi. İnsanlar sırayla önce dinden soğudu, ardından deist oldu ve son olarak ateizme geçti.
Ben bunu dini çevrelerin aksine olumsuz bir gelişme olarak değil olumlu bir gelişme olarak görüyorum. Gençlerin deizme ve ateizme kayması olumludur. Çünkü hiç olmazsa mevcut egemen emevi saltanat ve hurafe dininden bir çıksınlar. Kafaları ve kalpleri bir boşalsın, sadeleşsin. Ondan sonra hiç olmazsa gerçek İslam'ı görme ve anlama şansı artar diye düşünüyorum.
Manevi açlık duyan insanlar akıllarına, kalplerine ve vicdanlarına uyan bir dine çok daha hızlı ve kolay döneceklerdir. Bundan sonra Türkiye'deki esas çekişmenin ateistler ile dindarlar arasında değil, bağnazlar ile reformcular arasında yaşanacağını öngörüyorum. Samimi ve ahlaklı bir ateist ile samimi ve ahlaklı bir dindar arasında ince iplik kadar bir fark var. Bu iki kesim arasında bir sorun yoktur ve rahatlıkla birbirlerine dönüşebileceklerdir.
Ateistlerin de inançları var. Özgürlüğe, adalete, akla, bilime inanıyorlar. Dindarlar da aslında aynı şeylere inanıyor ve bunların toplamına “Allah” diyorlar.
İslam dünyasındaki reform batıdan değil İslam toplumunun içinden gelecek. Avrupa'dan aydınlanma ihraç etmeye gerek yok. İslam coğrafyası kendi aydınlanmasını yaşadığında bu topraklarda ateizme de gerek kalmayacak".[1]
***
Halk arasında son derece yanlış ve yanıltıcı bilgiler dolaşıyor. Küfür, hakaret, iftira, yalan, çirkin karalama ile inançsızlık adı altında insanlar aşağılanıyor.
Oysa “Bu insanlar neden şüpheye düşerek inanmaktan vaz geçip, inançsızlar olarak yaşamayı tercih etmiş olabilirler” diye yeterince yorum ve özeleştiri yapılmıyor.
Şimdi hepimizin özümüze dönüp ülke nüfusunun yaklaşık %20 sinin neden ateist, deist, agnostik, panteist ya da materyalist olarak inançsızlığa sürüklendiklerine dair özeleştiri yapmamızın zamanı geldi de geçiyor bile.
Aslında Atatürk düşmanlığının da inançsızlığın artması da İslamcı iken ateist olmayı seçen bir gencin verdiği şu cevapta gizli:
" CHP yüzünden İslamcı, AKP yüzünden Ateist oldum."
Her şeyde olduğu gibi hiçbir şeyi kararında ve kendi mecrası içinde yapamıyoruz. Çıkar amacıyla ve siyaseten istismar edilen her şeyin tepkisel davranışlara neden olduğu savının doğruluğundan şüphe edilmiyor artık.
Boşuna dememişler “Her şeyin çoğu zarar, azı karardır” diye.
Yani kuş misali: “Sıkmazsan kaçar, sıkarsan ölür”.
Dindarlar her daim başımızın üstünde ama bu “cahil dinci” yobazların söylem ve eylemleri ve istismarları ile yarattıkları hurafeler ve paralel din yüzünden insanlar dinlerini önce sorguluyor sonra da dinden soğuyorlar. Ve nihayetinde inançsızlık felsefelerinden birinde kendilerini konumlandırıyorlar.
İyi mi kötü mü yapıyorlar diye yorumlamak haddime değil.
Çünkü “her koyun kendi bacağından asılır”.