KONTESİ KİM SEVDİ?

Ersin ERDOĞAN2022-03-21 09:16:38

     

Yazar olmaya karar veren entelektüel genç Fransız, ilk kitabını bitirdiğinde gözüne kestirdiği meşhur bir yayınevinin yolunu tutar.

Yazdığı taslağı editöre uzatıp “Yayınlamaya değer görüp görmediğini” sorup randevu alır ve evinde beklemeye başlar.

Editör okuyup inceledikten sonra yayınlamaya değer bulmaz, “tam bir çöp” der. Ama genç yazarın da hevesini kırıp üzmemek için bir çare arar. Kitabın adı olmadığını fark eder. Ve bunu kullanır.

Randevu gününde “Kitabınızı çok beğendim ama bir adı yok. Adı olmayan bir kitabı yayınlayamayız  der.

Yazar, “Siz koyun adını” der.

Olmaz” der editör. “Sizin koymanız gerekiyor” diye de ekler.

Yazar “Peki bir kitap adı nasıl konulur” diye sorar.

Editör kitabı basmamak için neredeyse imkânsızı ister: “Bir kitabın adı slogan gibi olmalı. Şu dört şeyi çağrıştırmalı” der.

Ve sırıtarak: “Cinsellik, Zenginlik, Asalet ve Bilinmezlik” der.

Yazar eve döner ve günlerce düşünüp kitabın adını koyar. Hemen editörü arar.

Buldum Üstat” der. “Nedir söyle” der editör.

Kitabın adı: “Kontesi Kim Sevdi?”.

Editör hayretler içinde sorar. Her sorduğuna da cevabını alır.

“Hani Cinsellik nerede?”. “O biçim hislerle Sevmiş işte kontesi”

“Asalet nerde”. “Aristokrat Kontes işte”

“Peki, Zenginlik nerede”. “Zengin kontun zengin karısı Kontes işte”

“Ya Bilinmezlik nerede”. “Seven Kim diye soruyor ya”    

Editör endişeye kapılır. Çünkü yazar imkânsızı başarmıştır.

Ancak editör ayak diremeye kararlıdır. İki şey daha ister.

“Daha etkileyici olması için Din ve Adaleti de çağrıştırmalı” der.

Yazar sinirlenerek eve gider. Mümkün değil der. Ama kararlıdır, editörü ikna edecektir.

Günlerce düşündükten sonra kitabın yeni adını bulur ve hemen editörü arar.

Buldum” der. “Nedir söyle” der editör.

“Kontesi Kim Sevdiyse, Allah Cezasını Versin”.

Türk gazeteci, yazar ve köşe yazarı Mine Gökçe Kırıkkanat tarafından 2007 yılında yazılmış “Allah Allah Bizim Kontesi Kim Sevdi[A] adlı kitabından devşirilerek uyarlanmış (!) bir fıkra… Birçok versiyonu var… Şu ara çok meşhur…

Aspirin gibi fıkra! Her derde deva… Çok mesaj var içinde. Ama bu yazının ki şöyle;

Bir şeyin adında veya görünen yüzünde (!) zenginlik, asalet, cinsellik, bilinmezlik, din ve adalet, elele vermiş, ortaklaşa, uyum içinde işleyip, işbirliği içindeymiş gibi (!) resim veriyorlarsa eğer, sakın ha aldanmayın!  

Çünkü bu ögelerin uyum içinde işlemesi ve işbirliği yapması mümkün değildir. Her biri özgündür ve sadece kendi mecrasında işler

Dinde aşırı zenginlik olmaz. Nas var. Rant ve faizin zerresi olmaz. Öyle eğip büküp faize kısmî cevaz verip Allaha şirk koşulmaz.

Asalet zenginlere mahsus değildir. Görgü, eğitim ve medeniyet ile olur.

Adalette bilinmezlik olmaz. Şeffaftır ve gecikmez. Kim suçluysa yakasına yapışır. Haksız zenginleşmek de severken taciz de suçtur. Asla hoş görülmez.

Adalet, dinin emirlerini değil anayasaya dayanan hukuki kanunları esas alır. Ceza verecekse kendi verir, havale, ihale ve temenni etmez.

Zenginleşmek için hak yemek, gasp etmek dinde günahtır. Adalette ise suçtur.

Yani her biri diğerinin denetimi altındadır. Birbirini denetleyen, daha doğrusu denetlemesi gereken kurumlar, elele, ortak ve işbirliği içinde asla olamaz! Böyle bir görüntü de vermez! Veremez!

Vermişse eğer, tüm olumsuzluklar oradan başlar…

Özetle: Hassasiyetlerinize uyuyor diye bir şeyin adından, ambalajından etkilenmeyin. İçine bakın!

Ve asla unutmayın! Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.

Hatırlayın! Bu ülkede yakışıklı veya güzel diye başbakanlar seçmedik mi?

Ya da Fötr veya Köylü şapkası takıyor diye…  Hatta muhafazakâr, dindar veya halkçı diye…

Ama Milliyetçi veya Komünist diye hiç seçmedik…

Çünkü bakmadık hiçbirinin kafasının içine… Bakmasını bilemedik…

Tanzimat devri devlet ve fikir adamı, gazeteci ve şair Ziya Paşa (1829-1880) şöyle demiş:

Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”.

Yani demiş ki: Bir kişinin hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler o kişinin sözlerine değil icraatlarına bakmalıdır. Tıpkı fıkrada olduğu gibi, kitabın adına değil içeriğine bakılmalıdır.

Siz siz olun! İcraatlara göre yapın seçimlerinizi. Yoksa elinizde avucunuzda ne varsa kaybeder, dımdızlak kalırsınız ortada.

Önce CIBBANCI olup sonra uzatılan her mikrofona, “Elim kırılsaydı, Çok Pişmanım” deyip salya sümük ağlayıp zırlamayın.  

Hatta “Beni, kim bu hale düşürdüyse, Allah cezasını versin” diye de sakın ha çemkirmeyin.  

Bugün olduğu gibi, o gün de kimse ciddiye almaz sizi…



Anasayfa