Kleptoman mı, Hırsız mı?

Ersin ERDOĞAN2022-03-18 09:54:07

Gündemde, ünlü bir kişinin çalma suçu işlediğine dair iddialar var.

Ayrıca toplumda ç/alan ünlü, zengin ve tanınmış bir kişi ise “Kleptoman”fakir, gariban, işsiz ise “Hırsız” diye bir algı da var: 

Her ne şekilde ve sebeple olursa olsun, habersiz ve gizli olarak başkasına ait maddi veya fikrî bir şeyi ç/almak, bilinen adıyla hırsızlık yapmaktır.

Hırsızlık genellikle zenginleşmek için yapılır diye bilinir…

Oysa “Baklava Hırsızlığı” da var. Zenginleşmek için yapılmayan. Çocukça, amaçsız, can çektiği için yapılan. Dünya da başka örneği olmayan...

1997 yılında Gaziantep'te 4 çocuk baklava çaldıkları için 6'şar yıl hapis cezasına çarptırılmış, Türkiye bu adalete isyan etmişti.

Yargıtay kararı onaylayınca, çocuklar 9 ay cezaevinde yatıp “Rahşan Affı” ile serbest kalabilmişti.

Bu olayın en üzücü tarafı ise çocukların jandarma eşliğinde elleri arkadan kelepçeli olarak mahkeme salonuna götürülürken çekilen resmin vicdanları kanatmasıydı. O zamanlar “Masumiyet Karinesi” veya “Haber Yasağı Koyma” ya ilişkin bir yasal düzenleme yoktu galiba?

2015 yılında Amasya da bir bahçeden yemek için kiraz çalan çocuklara verilen 13 ay 10 günlük ceza ise Yargıtay tarafından bozulmuştu.

Bu çocukları şikâyet eden baklavacı da, kiraz bahçesinin sahibi de, acaba yıllarını hangi vicdani duygularla geçirmiştir çok merak ederim hep.

Elbette ki “çocukça aşırmak” kişi tarafından evirilip adet haline getirilirse ilerde daha “Büyük Aşırmalara” yol açabilir. Eh, o zaman işin boyutu da cezası da değişir elbette…

Hepimiz yavaş ilerlediği veya siyasi olduğunu düşündüğümüz bazı kararları nedeniyle adaleti sıkça ve çokça eleştiriyoruz.

Ama bu son “Kiraz Hırsızlığı” olayındaki karar, “Adalet her geçen gün kötüye gidiyor” diyerek eleştirenlere sanki nazire olsun diye verilmiş bir cevap gibi girdi içtihatlara.

Bu ülkede her dönem adalet sistemi eleştirilmiştir. Her daim de eleştirilecektir. Umudumuz, kiraz çalan çocuklar için verilen karardaki gibi eleştirilemeyecek hale geldiği günleri görmektir elbette.

Ancak, hırsızlığın emtia kalitesi çok düşmüş günümüzde.

Hırsızlık denince akla; para, altın, mücevher gibi “yükte hafif paha da ağır” diye betimlenen kıymetli şeylerin çalınması gelirdi.

Oysa 2022 yılında Orduda, 3 kişinin 7 kez yaptığı hırsızlık olaylarında çaldıkları şeyleri medya da okuyunca inanın gülsem mi, ağlasam mı, kızsam mı, acısam mı bilemedim.

  Hırsızlık şüphelisi olan şahısların evlerinde yapılan aramada çalınan kuzine soba, tarım aleti, yufka sacı, alüminyum tava, manivela demiri, tırmık, nacak, balta, alüminyum ibrik, saç tepsi ve çatı sacı ele geçirilmiş!

Sordum, madeni hurdanın, hurdacılarda kilosu 1-2 lira civarındaymış. Hepsini satsanız 1 litre yağ, 5 adet limon, 2 kilo domates, 2 kilo hıyar, 2 kilo sivri biber, 2 kilo da soğan alıp 1 hafta her gün her öğün salata yiyebilirsiniz ancak…

Bu millet bu kadar mı yoksullaştı da belirtileri bu şekilde başladı? Eğer bu varsayım doğruysa, durum çok vahim demektir.

Velhasıl; Suç ve ceza orantılı olmalıdır.

Zengine yavaş ve hafif, fakire hızlı ve ağır olmamalıdır.

Zaten çifte standartların düzeldiği ve siyasetçilerin “ihsas-ı Rey” beyanında bulunmaktan vazgeçtiği anda eleştiriler de biter.

Şimdi, haber yasağı alan şüpheli, kleptoman mı, hırsız mı, canımı çekmiş, ihtiyacı mı varmış yoksa zenginleşmek için mi suç işlemiş ya da tüm bunlar iftira mıymış hep beraber merakla bekleyip göreceğiz.

Ondan sonra adaleten ilerliyor muyuz yoksa geriliyor muyuz o zaman gerekirse eleştireceğiz.

Yoksa adaletin haksızlığını eleştireceğiz derken adaleti haksız yere eleştirmiş olur, çok ayıp ederiz!


Anasayfa