BİLİM VE SANATTA KADININ ROLÜ

AV. YAREN TÜRKER2022-02-18 23:52:24

Günümüz veya geçmiş toplum yapısına baktığımızda kadının hep direnişini, kendini savunusunu, hayata karsı çabalayışını hatırlıyoruz. Oysa ki birçok konuya el atmış, yasam mücadelesinde bir tas parçasını dahi filizlendirmiş kadının kendisini kanıtladığı tek alan yoktur. Kadın; geçmişte ve günümüzde, siyaset ekonomi, hukuk, eğitim gibi alanlar olmak üzere bilim ve sanatta da imza sahibidir.

Bir kere ''sanat'' kavramını düşünün. Siz hiç sahnede tek basına Tango gösterisi yapabilen bir sanatçı gördünüz mü? Göremezsiniz. Çünkü kadının ince ruhu, ahengi girmeden, tutturamazsınız o dengeyi.

Peki ya bir Vals aksamında? Bir sahne dolusu insanın tek basına yapabildiğini gördünüz mü bu görsel ve müziksel şöleni? Hayır. Çünkü bir kadının sahneden savruluşunu görmeden, sizinle ritmi olmadan, yine eksik kalır bir şeyler. Nerden mi çıkarıyoruz bunları?

Hatırla Sevgili ‘den, Fikrimin İnce Gül’ünden. Mazi Kalbimde Bir Yaradır deyince ise Seyyan Hanım'dan. Müzeyyen Senar'dan, Ayten Alpman'dan. Suna Kan'dan Canan Anderson'dan. Fırça darbesi olmadan konuşamayan tuvaller Mihri Müsfik'ten.

Sanat sadece görsellik değildir. Sanat yaratıcılıktır, sanat hareketliliktir, sanat yorumdur, muhakemedir.

Sanat öz benliğini geliştirme, cesaret ve tüm bunları harmanladığınız varoluş durumudur. Su gündelik hayatın karmaşası ve kaos ortamından, insanı dinlendiren, belki ifade edemediklerini dışa vurabilen, ve içindeki çocuğa veya yeni başladığı isine ilham olan bir alandır sanat. Kadın eli değdi mi ona nice notalar dile gelmiştir, nice heykeller can bulmuştur hiç düşündünüz mü? Nice eller nasır tutmuş, o kadının

zarafeti olunca perdeler aralanmış duygular oynamaya başlamıştır sahnede.

Peki ya sonu? Sonu herkesin konuşmak istediği, söylemek istediği tek ses, süregelen alkışlar. Rengine, duygularına, inceliğine, öz benliğine azmine, ruhuna, hayata can suyu katan, ve ilham olan kadınlara !

Gelelim günümüzde oldukça travma yaratan, Dünya genelinde yasamın bir süre durmasına sebebiyet veren Covıd19 dönemine. Kimsenin dört duvar arasından çıkmaya cesaret bile edemediği bu dönemde

bile tüm dünyaya kendini kanıtlayan bir BILIM INSANI çifti ile umut buldu tüm dünya. Bilim ''INSANI'' kavramını bile hala tam olarak oturtamadığımız 21. Yy da bilimin, sanatın cinsiyeti olmadığını, teknolojinin, tıp alanının, sağlık ve evrensel dünya hizmetlerinin ayrımcılıktan bağımsız eşit güçlere değindiğini, ilk koronavirüs asını bularak, yine Türk kadının burada da söz sahibi olduğunu gösterdi Dr. Özlem TÜRECI.

NASA Astrofizik Komitesi Başkanı olarak görev yapan ve ilk kara delik fotoğrafını çeken bilim kadınlarımızdan Ferya ÖZEL, giyilebilir teknoloji, esnek elektronik cihazlar ve yeni nesil devreler üzerine MIT Media Lab’da araştırmacı olarak görev yapan ve cilt kanserini tespit edebilen, giyilebilir kalp çipini icat etmiş olan Canan DAGDEVIREN, Türk tıp tarihinin en etkili doktorlarından ve araştırmacılarından birisi olan Türkan SAYLAN veya gökbilimci Dilhan ERYURT...

Kaçını biliyoruz? Kaçından haberimiz var veya hangisini anımsıyoruz? Ne yazık ki bir bilim adamı kavramının yanında oldukça küçük değil mi oran? Çünkü kadının evrensel ve modern çağ yaşantısında, geçmişten gelen dört duvar arası hayatındaki tek rolü olan ev yaşantısı hala baskın gelmektedir. Kadının aklı, uğrası bilimle bağdaştırılamamaktadır. Oysa sadece birkaç örnekle bahsedildiği üzere bir bilim

kadını olarak ilkleri basarmış ve kendini ispatlamıştır.

Düşünmekle, araştırmakla, çabalamakla ve üretmekle meşgul olan kadının bu alandaki yerinin benimsenmesi ve korunmasıdır önemli olan. Hayatın her alanına artık dokunabilen, değiştirebilen, revize eden ve mücadelesi ve gücü yadsınamaz birçok kadının bu başarılarının kabullenilmesi, gelecek başarılar için zemin oluşturulması bakımından takdir edilesidir. Hem bilim hem sanat sadece amacı için var olmalı ve hepimizin olmalıdır. Dolayısıyla... Türk Kadını, hayatın her alanında, mütemadiyen hep var oldun, hep var olacaksın. Bilimle ve Sanatla kalın!

Anasayfa