Türk siyaseti yine toplumu ikiye bölmenin ve ayrıştırmanın gayreti içerisine girdiler. Bir gazeteci ve bir sanatçının asla kabul edilemeyecek hakaretleri ve çıkışları gördük ki, muhalefetin ağzını sulandırmaya başladı. Yalnız muhalefet parti liderleri değil, yine gördük ki sosyal medyada ki nifakçılar, trollerde boş kalmamış.
Cumhurbaşkanı her kim olursa olsun. İsmi, kişiliği, siyasi görüşü ve karakteri her ne olursa olsun. Cumhurbaşkanına hakaret, devlete hakaret demektir. Cumhurbaşkanına hakaret etmek ne fikir özgürlüğü ile ne de anayasal bir hakla asla bağdaştırılamaz. Bu kesin ve kati bir kuraldır.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en başında ki insan, milletten aldığı güvenoyu ile o makama oturur ve Türk Milletini temsilen Devletimizi temsil eder. İftira ile eleştiriyi birbirine karıştıranlar elbette attıkları iftiralarında bedelini ödemek zorundadırlar.
Burası muz cumhuriyeti değil. Canı sıkılan dinimize imanımıza, canı sıkılan da devletimize ve devletimizi sevk ve idare edene hakaret edemez. Türkiye’de dev aynası modası çoktan geçti. Bunu anlamakta zorlananlar, yaptıkları her sorumsuzluğun bedelini misliyle ödemek durumunda oldukların anlasalar sorunda çıkmaz zaten.
Ben gazeteciyim, ben sanatçıyım diyorsan, ünvanının hakkını hakkıyla da vermek zorundasın. Milletin sağduyusuna saygı duyacaksınız. Eğer duymazsanız adınız ne gazeteci olur ne de sanatçı olur. Yıllarınızı da harcasanız böyle durumlarda olsanız olsanız ancak sözde gazeteci, sözde sanatçı olursunuz.
Cumhurbaşkanını sevmeye bilirsiniz! Eleştiri hakkınızı elinizden alan mı var? Cumhurbaşkanını sevmeyebilirsiniz. Size zorla sevdirmeye çalışan mı var? Ama sizin ettiğiniz hakaretlerin aynısını bir başkası dönüp size yapsa, tavrınız ve tepkiniz ne olur acaba? Çok merak ediyorum. Milleti niye ikiye bölüyorsunuz? Adap çok güzel bir hırkadır. Zira giymesini bilene…