Ekonomik Sistemler (6): Emperyalizm

Ersin ERDOĞAN2021-12-23 09:12:53

Emperyalizm yayılmacı (ekspansiyonist) ve sömürgeci bir ekonomik sistemdir. İktisat siyasetinin kalkınma ve gelişmeye sürekli karakter vermeyi hedef olarak almasını belirten bir terimdir. Ekspansiyon kelimesi, Latincede expansio ve expandereden gelmektedir. Açılmak, genişlemek ve yayılmak anlamındadır. Ekspansiyonizm üretimin artmasına, iş hacminin büyümesine, fiili talebin sürekli canlılık göstermesine yaramaktadır. Ancak Keynes'in de belirttiği gibi, çok defa enflasyona yol açmakta ve dış ticaret tıkanıklığını süreğenleştirmektedir.

Emperyalizm: Bir devletin veya ulusun başka devlet veya uluslar üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda etkide bulunmaya çalışmasıdır. Etkileyen devlet, etkilenen devletin kaynaklarından "yararlanma" hakkına sahiptir.

Kapitalizmin bir ileri aşamasıdır. Kapitalist sistemin kendi ülkesi dışına çıkarak başka ülkelere yayılması, diğer ülkelerin hammadde, işgücü, enerji, yer altı ve yerüstü kaynaklarını sömürmesidir. Kelime anlamı da bu yöndedir (İmperia: Yayılma).

Faşist sistemler de zaten Emperyalizm’e yatkındırlar ve yaygın olarak uygularlar. Emperyalist ülkeler kendisine göre az gelişmiş olan ülkelerin pazarları ve piyasalarını ele geçirirler. Bu ülkelerin siyasi, ekonomik, toplumsal denetimine egemen olurlar. Kendilerine bağımlı hale getirirler. Böylece görünüşte özgür olan ülkeler bile bağımsızlığını yitirebilirler. Bu açılardan bakıldığında (her ne kadar aksini iddia etseler de) Sosyalist rejimlerin de Emperyalist olabileceği kabul edilmelidir. Komşuları olan 15 devleti kendi ekonomik ve siyasi sistemine dahil ederek en önemli emperyalist davranışı gösteren ülke Sovyetler Birliğidir.

Temel prensipleri:

1)   Bir ülkenin topraklarını genişletmesi.

2)   Bir ulusun veya toplumun başka bir ulusu veya toplumu vergiye bağlaması

3)   Bir ulusun veya toplumun başka bir ulus veya toplumun topraklarındaki kaynaklarından yararlanması

4)   Bir ülkenin veya toplumun başka bir bölgeye kendi kültürünü yayması ve oranın halkını köle olarak kullanması

Bir yönü ile Sömürgecilik (Kolonyalizm) olarak da değerlendirilebilir. Ancak Sömürgecilikten daha geniş bir kavramdır. Sömürgecilik olarak ele alındığında geçmişi çok eski tarihlere kadar uzanabilir. Örneğin: Sömürge İmparatorlukları veya köleci üretim biçimleri. Günümüzde ise birkaç alt tür halinde sınıflandırılabilir.

1)   Askeri Emperyalizm: Diğer bir ülkenin veya ülkelerin askeri olarak işgal edilmesini ifade eder.

2)   Siyasi Emperyalizm: Başka ülkelerin denetimini siyasi olarak elde tutmaktır.

3)   Ekonomik Emperyalizm: Farklı ülkelerin, bölgelerin hatta tüm Dünya’nın ekonomisine hâkimiyettir.

4)   Kültürel Emperyalizm: Egemen kültürlerin küçük kültürleri yok etmesidir. Çeşitlilik ortadan kalkar.

Tarihçe: Coğrafi keşiflere hatta daha öncesine kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Bu bağlamda modern kapitalizmden bile önce ortaya çıktığı öne sürülebilir. Ancak Kapitalist ülkelerin sıklıkla Emperyalizm'i bir araç olarak kullandığı görülmektedir. Emperyalizm tarihini üç büyük evreye ayırmaktadır: Birincisi, 16. yüzyıla kadar devam eden ve imparatorlukların genişlemesi ile ilgili olan evrede savunma gereksiniminin bir gerekliliği olan savaşçı sınıfın varlığını sürdürebilmesinin bir sonucu olarak emperyalizm ortaya çıkar. İkincisi coğrafi keşiflerle başlayıp 19. yüzyıla kadar devam eden emperyalizm eski emperyalizm olarak adlandırılmaktadır; üçüncüsü yeni emperyalizmdir ve yaklaşık 1880'lerde başlamış ve sömürgelere yeniden büyük ilgi duyulmasına, Asya ve Afrika'nın paylaşılmasına yol açmıştır.

1870'li yıllarda Birleşik Krallık sömürge imparatorluğunu güçlendirme ve genişletme politikalarını tanımlamak için emperyalizm kavramına başvurmuştur. Böylece emperyalizm, sömürgecilikle eş anlamda kullanılmaya başlanmıştır. Pazarların, arz kaynaklarının ve yatırım yollarının hâkimiyet altına alınması için Emperyalizm, gelişmiş ülkelerde mevcut durumun muhafaza edilmesi için bir gereklilik, hak ve dünya ekonomisinin gelişiminin bir basamağı olarak görülürdü.

Emperyalizmi günümüzde uygulayan ülkeler:

·        Doğrudan (Askeri): ABD, İngiltere,

·        Dolaylı (Ekonomik, Siyasi, Kültürel): Fransa, İtalya, Hollanda (en başta gelenler).

Emperyalizmin dünyada yarattığı olumsuzluklar:  

·        Küresel düzeyde gelir adaletsizlikleri ortaya çıktı.

·        Aslında gelişebileceği halde, az gelişmişliğe mahkûm ülkeler meydana geldi.

·        Küresel savaşlar ortaya çıktı.

·        Hacim olarak büyük kültürler, aslında belki de daha değerli küçük kültürleri yok etti.

·        Tek tip yaşayış ve anlayış oluştu. Çeşitlilik kayboldu.

·        Doğal kaynaklar yok edildi. Yeryüzünün dengesi bozuldu.

Emperyalizm, ekonomik yönden az gelişmiş ülkelerin gelişmiş olanlara tâbi olmasını sağlayan ekonomik, siyasal ve askerî ilişkileri niteler. Emperyalizm, dünya ekonomisindeki eşitsiz ilişkiler sistemini tanımlayan en uygun kelimedir.

Emperyalizmin siyasal boyutu ise bir ulusun doğal sınırlarının ötesindeki nüfusu kendi siyasal yönetimi altına almak amacıyla bu sınırların ötesinde bir imparatorluk kurma sürecinde askerî veya diplomatik baskı ve ekonomik nüfuz gibi dolaylı mekanizmaları da dikkate alarak egemenliğin veya kontrolün dolaylı veya dolaysız şekilde genişletilmesidir.

Bu sistemin de ülkemiz boyutunda yorumunu yine size bırakıyorum. Benim yorumum şöyle: Bu sistem ülkemiz tarafından uygulanan bir sistem olmasa da dünyada bu sisteme dolaylı ve dolaysız maruz kalmış ülkelerden biriyiz maalesef. Yumuşatılmış ve masumlaştırılmış adı “Ülkeler Arası (Ekonomik/Savunma/Kalkınma vb) İşbirliği” olan emperyalizme maruz kalmayan ülke çok az bu dünyada.

Askeri, Ekonomik, Kültürel ve Tarım alanlarında tüm üretimlerini başka ülkelerin mallarına ihtiyaç duymadan yapamayan ülkelerin emperyalizmin ağına düşmemesi neredeyse kaçınılmazdır. Ve bir kere düşerse kolay kolay da kurtulamaz. Çünkü birinden kurtulabilmek için başka bir emperyalist ülkeye ihtiyaç duyar.

Sadece tüm ihtiyaçlarını kendisi üretebilen ülkeler yani “Tam Bağımsız” olan ülkeler emperyalist ülkelerin eline düşmez. Maalesef güzel ülkemiz de 1950 yılından itibaren hızla kalkınma, hızla gelişme ve hızla zenginleşme uğruna emperyalist ülkelerin eline düşürülmüştür.

Oysa ne kadar “Kahrolsun Emperyalizm, Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti” diye haykıran ve emperyalizmin halkımıza verdiği ve vereceği zararları önceden görüp karşı olan genç varsa hepsinin özgürlüklerini ve hayatlarını ellerinden alıp ya hapishanelere tıktık ya da darağacında astık. Çünkü kalkınma adı altında zenginleşme ve lüks yaşama uğruna ülkemizi feda ettik.

İşte bu “emperyalizm” şimdiler de çokça kızdığımız “dış mihrakların” ta kendisidir.

Anasayfa