SORUN SUNİ GÜBREDE…

Ersin ERDOĞAN2016-03-10 12:04:10

Karadeniz bölgesinde kalkınmanın önündeki en büyük engel suni gübre kullanımıdır. Neden mi?

40 yaşın üzerindekiler hatırlayacaktır. Fındık bahçelerinde boynunda çanlar asılı bir ayağı başına bağlı inekler ve mandalar gezerdi. Bir taraftan bahçede büyümüş otları yer doğal yoldan beslenirler bir taraftan da dışkılarını bırakıp bahçeyi doğal yolla gübrelerlerdi. Fındık sezonluk değil on iki ay yapılan tarım ürünüydü. Alternatif ürünler üretmeye çalışılmaz ama yine herkesin bahçesinin bir kısmında tavuk ve günlük köy yumurtası, mısır, domates, fasulye gibi organik mis gibi kokan sebzeler yetişirdi.Fındık az olurdu ama fiyatı hep iyiydi. Bugünlerdeki gibi fiyat sorunu çok az yaşanırdı.

Ne olduysa suni gübrenin 1970 li yıllarda yaygınlaşıp fındığın sezonluk ürün haline getirilerek hayvancılığın terk edilmesiyle oldu.

Suni gübre kullanımı ile senede bir kere 3 günlük yevmiye ile otları temizletebilen, 2 günlük yevmiye ile bahçesini gübreletenve karşılığında iki katı ürün aldığını gören ve hayvancılığın eziyetinden kurtulduğunu zanneden kırsal kesim sakinleri önce hayvanları satıp köylerdeki evlerine kilit asıp şehre göç ettiler.Şehirde umduğunu bulamayanlar ise başka şehirlere ve özellikle metropollere göç edip oranın da düzenini bozdular.

Önce hayvancılık bitti Karadeniz’de. Fındık üretimi tüketimden fazla olunca bu seferde fiyatı düştü. 1 kilo fındık ile kazanabileceği geliri iki kilo fındık yetiştirerek kazanmak zorunda olup zahmetini üstlenen üreticinin bu yük yanına kar kaldı. Bedavaya yediği yumurtayı, yoğurdu ve tereyağı, içtiği sütü marketten almaya başlayan kesim bu ürünleri 20 kat pahalıya aldığını fark ettiğinde iş işten geçti.

Akılları başlarına geldiğinde kentli olmaya alışmışlardı artık. Yine de mahallenin ortasında pancar yetiştirip, inek ve tavuk beslemeye başlayınca karşılarında belediye yasalarını bulup vazgeçmek zorunda kaldılar. Köylerine dönemediler çünkü ağaçlar gibi kente kök saldılar. Ancak hiçbir zaman kent yaşamına ayak uyduramadılar. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da oldular.

Şimdi Avrupa Birliği fonları ile kırsal kesimin tekrar kalkındırılması, köyden kente göçün durdurulması ve hayvancılık ile doğa turizminin canlandırılması için milyonlarca avro para harcanıyor. Yeterli mi? Kesinlikle değil. Çünkü kırsal kalkınma sadece yatırımla çözülebilecek bir sorun değil. Kırsal kalkınmanın önemi halkın bünyesinde vücut bulmalıdır öncelikle ki amaca ulaşılabilsin…

Gündem de insanların fiyatı nedeniyle et yiyemedikleri ve ithal et var. Liberal ekonomide ilk defa et fiyatlarına devletin müdahale etmek zorunluluğu var… Fındığın para etmediği var… Fiskobirliği kapatan devletin tekrar müdahale alımları yapabileceği konuşuluyor… Daha da birçok şey olacak bu gidişle…

En ilginç olanı da fındığın para etmesi, kırsal kesim ürünlerinin değer bulması için üreticileri korumak için kurulmuş ziraat odaları bir taraftan düşen fındık fiyatlarını ihracatçılara bağlayıp verip veriştirirken bir taraftan üreticilere kalkınmanın önündeki en büyük engel olan suni gübreyi satarak para kazanmasıdır…

Ya birisi yasaklasın şu suni gübre kullanımını ya da Allah akıl fikir versin… Başka bir şey demiyorum…

Anasayfa