PARDON!

Şafak DELİÇAKAR2020-11-26 10:44:04

Ferhan Şensoy’un başrolünde oynadığı “Pardon” filmi gerçek bir olaydan esinlenilerek senaryolaştırılıp çekilmişti. Yıllarca suçsuz yere içeride yatan Nevzat Pak'ın “PARDON” denilerek tahliye edilmesinin hikâyesiydi. Filmin galasına Nevzat da davet edildi. Ancak “Televizyonlara çıkarım, sonra başım derde girer, işimden olurum” diye korkup gidemedi bile.

Nevzat, Ankara’da otobüs terminalinde yapılan kimlik kontrolü sırasında asker kaçağı olduğu anlaşılınca yakalanıp karakola götürüldü. Sadece asker kaçağı olarak yakalandığını zannediyordu. Ancak karakolda bir sürprizle karşılaştı. Yasadışı bir örgüt adına yapılan bazı gasp ve soygun olaylarından sorumlu tutuluyordu. İşkence 3 gün sürdü. Suçlamaları kabul etmek zorunda kaldı. Sorgulayanlar, “Bu suçu 4 kişi işledi. 3 kişi daha bul” dediler. Uzun süre direndi ama sonunda dayağa dayanamadı.

En yakın arkadaşının adını verdi. “Suçunu” karakolda itiraf ettiğini gösteren tutanağı imzaladığı için mahkemesi uzun sürmedi. İki tanık “Gaspçı bu değildi” dedi. Ancak içlerinden biri ifadesinde “Buna benziyor” dediği için karar hemen verildi. Nevzat Pak suçlu bulundu ve 24 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Değişik cezaevlerinde tam 7 yıl 9 ay 25 gün yattı.

Kayseri Cezaevi’nde yatarken bir gün tahliyesinin geldiği söylendi. “Daha yatacak çok yılım var” diye itiraz etti. Gelen haber inanılmazdı: O hapiste yatarken İstanbul’da bir kuyumcunun soyulması olayına karışan örgüt militanları yakalanmıştı. Militanlar Nevzat’ın adının karıştığı gasp olayını kendilerinin yaptıklarını itiraf etmişti.

Bu itiraf tahliye edilmesini sağladı. Ama hemen bırakılmadı. Askeri cezaevine konuldu. Asker kaçağı iken cezaevine girdiği için askerliği yarım kalmıştı. Askeri cezaevinde yattıktan sonra askerliğini de yapıp bitirdi. Yakalandıktan dokuz yıl sonra nihayet sokakta rahatça yürüyebildi. Yine de özgürlüğünün tadını çıkaramadı. Yeniden görülen davada beraat kararının verilmesi dokuz yıl sürdü.

Verdiği bir röpotajda şöyle anlatıyordu Nevzat: “Mahkemede reddedersin, imzala” dediler. Önüme kâğıt, kalem bir de çay geldi. “Şuradan canının çektiği on tane suç yaz bakayım” dedi komiser. Yediğim dayağı bir ben bilirim, bir de Allah bilir. Kâğıdı imzalamak zorunda kaldım. Dediler ki, “Dört tane suç ortağı bul.” Bu suçun esası dört kişiymiş meğer. “Ben kimi bulayım?” dedim. Kemal en iyi arkadaşımdı. Aklıma başka kimse gelmedi. Onun adını verdim mecburen. Yoksa birini söyleyene kadar yine döveceklerdi. Onu da tutukladılar. Ama o az yattı. Suçu ben üzerime aldım. Yine de Kemal bana küstü. Bir daha konuşmadı. Üzüntüsünden de öldü”. 

İşte böyle. Adaletin en çok eleştirildiği bugünlerde aslında sistem yıllardır aynı çalışıyordu. Dayak, zorla itiraf ettirme, açık dosyaları üstüne yıkma, yetersiz delil, araştırmasız bilgi ve sair her zulüm vardı. Bugünlere göre daha mı azdı daha mı çoktu bilinmez ama adalet sisteminde hep bir adaletsizlik vardı. Kim bilir, böylesine kaç olay vardır bilmediğimiz duymadığımız. İşin en komik yanı da 745 bin 217 TL gibi komik bir tazminatın tam 7 yıl 9 ay 25 gün suçsuz yere yatılan hapis cezası için verilmesiydi. 

Şimdi o kararı ve hala benzeri kararları veren ve verdirenler herhangi bir vicdan azabı yaşıyorlar mı? Hiç sanmıyorum! Çünkü haksız yere hapse atılmış ve hala yatan örnekleri bugün bile var ve insanlara yaşatılıyor. 

Adalet hep böyleydi. Böyle de devam eder gider galiba! Şimdi reform yapılacak deniyor. Güldürmeyin insanı! Ne reformu arkadaş? İki günde güdük oldu zaten! 

 

Anasayfa