Huzur…

Şafak DELİÇAKAR2020-11-19 11:04:12

Hiç tanımadığım bir kişinin anlattıklarına kulak misafiri oldum bir kaç gün önce. Yaklaşık olarak şöyle anlatıyordu:

“Her türlü yokluk, zorluk, gelecek kaygısı ve bonusu olan pandemi tehdidi ile yaşamaya çalışırken bir de gündemdeki olumsuzlukları okuyup, duyup izleyerek huzursuz olmak gerçekten çok yıpratıcıydı. Derdi veren çaresini de verir deyip çare arayışlarım sürerken en nihayetinde huzuru buldum. 

Önce beni huzursuz eden şeylerin neler olduğunu tespit ettim. Bunlara sebep olan sorunları buldum. Sonra içlerindeki temel sorunu seçtim ve hayatımdan çıkararak huzursuzluk sürecimi yönettim. Yani “Sorun Analizi” yaptım. Anladım ki beni huzursuz eden her şeyin temelindeki sorun “Muhalif Medya” imiş 

Önce muhalif olan her türlü, yazılı ve görsel medya ürünlerini tek tek listeledim. Hemen evdeki televizyonda kayıtlı ne kadar muhalif kanal varsa hepsini sildim. Dizi, film, belgesel, yemek, gezi, moda ve sosyal yaşama dair yayın yapan kanalları izlemeye başladım. Bir daha gazete satın almadım, internetten bile okumadım.

İnanın üçüncü günün sonunda huzura kavuşup ruh sağlığımı yeniden kazandım. İçimde pıtırcık kelebekleri uçmaya başladı. Ama günler geçtikçe bende şüpheler oluşmaya başladı. Merak da var tabii bir yandan. Neler oluyor acaba diye endişe duymaya başladım.

Bu defa silmediğim haber kanallarını seyretmeye başladım. Vay arkadaş, meğer benim huzur ilacım bu kanallarmış dedim. İzledikçe ruh sağlığım daha da arttı. Gerçekleri öğrendim. Beni kandıran muhalif medyanın yalanlarını ve abartılarını fark ettim. Neredeyse evden çıkmayıp sabahtan akşama kadar seyretmeye, seyrettikçe de huzur bulmaya ve cennet gibi bir ülkede yaşamanın ne demek olduğunu anladım. 

Hemen o kanallardan öğrendiğim gibi önce yokluğa ve zorluğa sabretmeye başladım. Yerli ve milli olmayan ve dolarla ithal edilen şeyleri ama özellikle Fransız mallarını satın almayı bıraktım. Döviz bürolarının ve bankaların önünden bile geçmedim bir daha.

Dünya standartlarına göre hiçte az olmayan emekli maaşımı da zaten TL ile alıyorum. Dolar borcum da yok. Yerli ve milli elektrikli arabayı beklediğimden ne yeni araba ne de dokuz yaşındaki Alman malı arabama yakıt aldım.

Hatta bir AB ülkesi üretimi deyip arabamı sattım ve her yere ya yürüyerek ya da ayakta yolcu almayan dolmuşlara binerek gittim. Kim vatan haini, kim terörist, kim fetöcü hepsini öğrendim. ABD seçimlerinde de Trump’ı tuttum. Bir dönem daha deyip, dua ettim tekrar seçilsin diye. Ekmeğe de para vermedim gidip askıdan aldım. Harcayacak yer bulamadığımdan param da cebimde kaldı.

Oysa ne huzursuz olurdum muhalif kanalları seyrederken. Söyledikleri şeylerin doğru olma ihtimali bile yıpratırdı beni. Hele sokakta mikrofon tuttukları art niyetli birkaç kendini bilmezin “evimize ekmek götüremiyoruz” gibi abartılarından da gına gelmişti. Keşke bu muhalif medyanın hepsini kapatsalar ve yazarlarını hapse tıksalar da bir daha bir yerde karşımıza çıkmasalar! Resmen kandırılmışız arkadaş. Yıllardır huzur diye bir şey bırakmamışlar bizde. 

Çok şükür ki şimdi huzur içinde yaşamaya başladım. Seçimlere kadar da huzurla yaşarım artık. Seçim günü gelince de gider oyumu bana huzur verecek olana kullanırım. Bana ne, olup bitenden ya da kime ne olduğundan! Ben huzuruma bakarım arkadaş. Oh be, dünya varmış!”

Bu çözümlemeyi siz değerli okuyucularım ile paylaşmak istedim bu köşede. Kim bilir? Bu yöntem belki de huzura kavuşmanın bir yoludur. Ne yapsak? Denesek mi? 

 

Anasayfa