30 AĞUSTOS neyi hatırlatır sana?!!

Erol KARAER2016-08-26 11:38:56

Nazım Hikmet’in 30 Ağustos Gecesinde başlıklı  Kuvai Milliye Destanı adlı kitabında yer alan şiirinin son bölümünde şunlar yazılıdır…

……

Saat beşe beş var.

Dağlar aydınlanıyor.

Bir yerlerde bir şeyler yanıyor.

Gün ağardı ağaracak.

Kokusu tütmeye başladı:

Anadolu toprağı uyanıyor.

Bu anda, kalbi bir şahin gibi göklere salıp

Ve pırıltılar görüp

Ve çok uzak,

Çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak

Bir müthiş ve mukaddes macerada,

Ön safta, en ön sırada,

Şahlanıp ölesi geliyordu insanın.

Topçu evvel mülazmı Hasan'ın yaşı yirmi birdi.

Kumral başını gökyüzüne çevirdi,

Kalktı ayağa,

Baktı, yıldızları ağaran muazzam karanlığa.

Şimdi bir hamlede o kadar büyük,

Öyle şöhretli işler yapmak istiyordu ki

Bütün ömrünü ve hatırasını

Ve yedi buçukluk bataryasını

Ağlanacak kadar küçük buluyordu.

Yüzbaşı sordu:

-Saat kaç?

-Beş.

-Az sonra demek.

98.955 tüfek

Ve şoför Ahmet'in üç nomrölü kamyonetinden

Yedi buçukluk şınayderlere, on beşlik obuslere kadar

Bütün aletleriyle

Vatan uğrunda,

Yani toprak ve hürriyet için ölebilmek

Kabiliyetleriyle

Birinci ve ikinci ordular

Baskına hazırdılar.

Alacakaranlıkta, bir çınar dibinde,

Beygirinin yanında duran

Sarkık siyah bıyıklı süvari

Kısa çizmeleriyle atladı atına.

Mavi gözlü Başkumandan baktı saatına:

Beş otuz...

Başladı topçu ateşiyle

Ve fecirle birlikte Büyük Taarruz.

….

xxx

Ve sen ki bunları yaşamış ecdadına saygısızlık edebiliyor, sen ki büyük Komutana küfür etme cesaretini bulabiliyorsun.

Az buçuk okuman yazman ve Allah korkun varsa iyi oku ve irdele..

Bu vatan kurtulmasaydı senin geninde hangi tohum olacaktı o bilemeyiz değil mi ?

xxx

Atatürk 30 Ağustos'u Anlatıyor!

''...Efendiler, 26/27 Ağustos günlerinde, yani iki gün içinde, düşmanın Karahisar'ın güneyinde 50 ve doğusunda 20,30 kilometre uzunluğundaki müstahkem cephelerini düşürdük. Yenilen düşman ordusunun bütün kuvvetlerini, 30 Ağustos'a kadar Aslıhanlar yöresinde kuşattık. 30 Ağustosta yaptığımız savaş sonunda düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik ve esir aldık.

 

Düşman ordusunun başkomutanlığını yapan General Trikopis de esirler arasına girdi. Demek ki, tasarladığımız kesin sonuç, beş günde alınmış oldu. 31 Ağustos 1922 günü ordularımız ana kuvvetleriyle İzmir'e doğru yol alırken diğer birlikleriyle de düşmanın Eskişehir'in kuzeyinde bulunan kuvvetlerini yenmek üzere ilerliyorlardı.

Doğrudan doğruya bana gönderilen bir telsiz telgrafta da İzmir'deki İtilaf Devletleri konsoloslarına benimle görüşmelerde bulunma yetkisinin verildiği bildirilerek, onlarla hangi gün ve nerede buluşabileceğim soruluyordu. Buna verdiğim cevapta da 9 Eylül 1922'de Kemalpaşa'da görüşebileceğimizi bildirmiştim. Gerçekten de söz verdiğim gün, ben Kemalpaşa'da bulundum. Fakat görüşme isteyenler orada değildi. Çünkü ordularımız, İzmir Rıhtımında ilk verdiğim hedefe, Akdeniz'e ulaşmış bulunuyorlardı.

Saygıdeğer efendiler,

Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Muharebesini ve ondan sonra düşman ordusunu tamamıyla yok eden veya esir eden ve kılıç artıklarını Akdeniz'e, Marmara'ya döken harekatımızı açıklayıcı ve vasıflandırıcı söz söylemeyi gereksiz sayarım.

Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekat Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir.

Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir.

Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur.''
xxx

Daha fazla söze  daha fazla yazmaya gerek var mı. Erol Karaer

 

Anasayfa