TAHAMMÜL!

Şafak DELİÇAKAR2020-08-13 10:17:19

Kalmadı hiçbir şeye şu sekiz harflik tahammül cümlesi artık kalmadı. Ne sabrımızın ayarı, ne hoşgörümüzün ölçüsü ne de anlayış izan ve mizanımız kalmadı. Evet bu kadar hal ve vaziyetimiz kötü durumda.

Sokakta yürürken insanları üzerine üzerine gelmesine mi? El atıp, dirsek atıp, omuz toslayanına mı, adım başı abi, amca bir lira versene veya cigaran var mı? Bir dal cigara ver diyene mi, çoluğun çocuğun ellerinde selpak paketleriyle dilenmelerine mi üstelik anaları köşe başlarında onlar kollar ve gözetlerken salya sümük dolaşmalarına mı inanın artık tahammülüm kalmadı.

Geçiyorum şehrin bir başka noktasına, keşmekeş trafikte araç sürücülerinin birbirlerine korna çalarak hakaret etmelerine, korna dili ile konuşarak etrafı rahatsız etmelerine, yaya trafiğini ve yaya önceliğini hiçe sayanlara ve bu konuda haksızken kendilerini haklı imiş gösterenlere de tahammülüm kalmadı.

Gündelik yaşamda verilen sözlerin, yapılan taahhütlerin, uygulanacak işlerin tehir edilmesine ve hiçbir neden yokken keyfi uzatmaların oynanmasına da tahammül kalmadı. Varlık içerisinde yokluk, yokluk içerisinde darlık çekiyoruz ya bunun da bir sonu olmalı diyerek artık bu sözü de kullanmaya tahammülüm kalmadı.

Bazen evden çıkmak üzere iken oğlum burası Ordu, evden çıkmaya kararlı mısın? Diyerek soruyorum kendime. Sormaya da tahammülüm yok ama bir şekilde atıyoruz kendimizi dışarıya. Bir günde başka bir güzelliğe tanık olmak umudu ve hevesi ile çıksam da hevesin kursakta kalmasına da tahammül yok artık.

Değil mi? Resmen cinnet geçiriyoruz şehirde. Ne konuşmaya, ne dokunmaya, ne de hissetmeye dair hiçbir şey kalmamış. Sanki her şey kusur ve kabahat, neye el atsan, neye dokunsan, ne söylesen her şey kabahat değil mi? Artık sokağa çıkıp adım atmaya da tahammülüm kalmadı.

 

Anasayfa