İki kere İki…

Ersin ERDOĞAN2020-06-25 11:11:04

Büyük bir holding patronu ülkenin tüm gazetelerine tam sayfa ilan verir. İşlerini yürütmek üzere bir yardımcı arar. Önerdiği maaş oldukça yüksektir. Hiçbir belge ve özgeçmiş de istenmez.

Adayların patron ile yüz yüze yapacağı mülakat ile seçilecekleri belirtilir. Mülakat günü tam saatinde; mülakat salonunun kapısı önünde sıraya girip beklemeye başlar. Mülakatı organize eden yetkili, adayları uyarır.

Kendileri ile bizatihi patronun mülakat yapacağını, soruyu bekleyip cevap vermelerini ve patronun vereceği karara göre hareket etmelerini tembihler. İlk sıradaki kişi kapıyı vurmadan içeri girer, soruyu beklemeye başlar. Patron adaya sorar:

“Söyle bakalım, iki kere iki kaç eder”

Aday hiç duraksamadan “4 eder efendim” diye cevap verir.

Patron “Bilemedin, çık dışarı” der.

Aday şaşkın halde odadan çıkar. Sırada bekleyenler elenen adayı sorgularlar.

“Ne sordu”

“İki kere iki kaç eder diye sordu”

“Eeeeee, sen ne cevap verdin”

“4 eder efendim dedim”

“Patron ne dedi”

“Bilemedin çık dışarı dedi”

Sıradakiler bu durumu kendilerince değerlendirirler ve anlamaya çalışırlar; “Demek ki iki kere ikiye dört dendiğinde patron işe almıyormuş”. Sıradaki aday kapıyı vurmadan içeri girer. Ona da aynı soruyu sorar patron:

“Söyle bakalım iki kere iki kaç eder”.

“Üç eder efendim”.

“Bilemedin çık dışarı”

O da şaşkın halde çıktığında bekleyenler onu da sorgular:

“Sana ne sordu”

“Aynı soruyu sordu. İki kere iki kaç eder dedi”

“Sen ne dedin”

“Üç eder efendim dedim”

“O ne dedi”

“Bilemedin, çık dışarı dedi”

Sıradakiler bu durumu da yeniden değerlendirirler ve anlamaya çalışırlar. Demek ki iki kere ikiye üç dendiğinde de patron işe almıyormuş. Sıradaki aday da aynı şekilde kapıyı vurmadan içeri girer. Ona da aynı soruyu sorar patron:

“Söyle bakalım iki kere iki kaç eder”

“Beş eder efendim”.

“Bilemedin, çık dışarı”

O da şaşkın vaziyette odadan çıktığında sıradakiler yine sorgularlar:

“Sana ne sordu”

“Aynı soruyu sordu. İki kere iki kaç eder dedi”

“Sen ne dedin”

“Beş eder efendim dedim”

“O ne dedi”

“Bilemedin, çık dışarı dedi”

Velhasıl, sırayla içeri girenlerin hepsi iki kere iki kaç eder sorusuna “Altı”, “Yedi”, “Yirmiiki”, “Kırk”, “Dört buçuk”, “Üç buçuk” gibi cevaplar verir ve hepsi de odadan “Bilemedin, çık dışarı” diye kovulur.

Odadan çıkanları dikkatlice takip eden sıradaki aday kapıyı sertçe vurur ve içeriden gelecek komutu bekler.

“Gel” komutu ile yavaşça kapı kolunu indirir ve araladığı kapıdan sadece kafasını sokarak odayı dikkatlice süzer. Kafasını geçirmek için araladığı kadar yerden yavaşça süzülerek odaya girer, kapıyı sessizce kapatır ve ceketinin tüm düğmelerini ilikleyerek hazır ol vaziyetinde hemen kapının önünde beklemeye başlar. Patron ona da sorar:

“Söyle bakalım iki kere iki kaç eder”

“Efendim, yanınıza yaklaşabilir miyim”  diye sorar.

“Yaklaş” der patron. Yaklaşır.

“Efendim, arkanızdaki perdeleri kapatabilir miyim” diye yine sorar.

“Peki, kapat” der patron. Perdeleri aheste sıkıca kapatır.

“Efendim burada çok fazla ışık var, lambaların bir kaçını söndürebilir miyim” diye sorar.

“Kapat” der patron. Tek bir lamba kalana kadar hepsini söndürür.

“Efendim sorunuzun cevabını kulağınıza fısıldayabilir miyim” diye sorar.

“Peki, fısılda” der patron. Fısıldar.

“Efendim siz kaç olmasını istersiniz”.

“Aferin bildin! İşte tam aradığım adam sensin. Hemen muhasebeye git işe giriş işlemlerini yapsınlar” der.

Bu bir fıkra ve diğer hepsi gibi tamamen uydurma. Herkes kendine göre çeşitli mesajlar çıkarabilir. Ama bundan pozitif bir mesaj, etik bir duruş, bilimsel gerçeklik ve şeffaflık çıkartılması çok zor!

Rakamların patronlara göre şekilleniyor olması mesajı akla geliyor hemen. Ancak “Doğru ve yanlış,  durduğunuz yere göre değişiyor” mesajı daha baskın.

Aslında hem patrona hem de öz benlik saygısını yitirmiş kişiye karşı örtülü bir eleştiri var. Keşke, ne patronu yanlış ile memnun etmek ne de öz benlik saygısını yitirmeden davranmak, müspet ilimleri ve gerçekleri benimsemek olmalıydı ana mesaj. Doğruya yanlış, yanlışa doğru dememek olmalıydı.

“iki kere iki kaç eder” diye sorulduğunda hiç tereddüt edilmeden “Dört eder” demek; ne başına ne de sonuna “Efendim” diye eklememek; “Çık dışarı bilemedin” dendiğinde alnı ak, başı dik arkaya bile bakmadan çıkıp gitmek noktasındaki erdemin vurgulanması gerekirdi.

Uydurulan fıkraların sohbetlerde insanları neşelendirmek için anlatıldığını sanırdık hep. Değilmiş meğer.

Sahi, size göre iki kere iki kaç eder veya siz iki kere ikinin kaç olmasını istersiniz?

Anasayfa