KÖYÜM…

Berkant DOĞAN2020-04-12 13:39:47

Köyümde o yıllarda yol ne gezer.
Keçilerin geçebildiği yollardan fındık çuvalları taşıyoruz.
Her çuval gavur ölüsü gibi.
Babam her 50 metrede cigara molası veriyor.
Köyün zengin fındıkçıları katırlarla taşıtıyor çuvalları. “Babam yanıbaşından geçen belleri bükülmüş katırları gördükçe” vah vah “diyor katırlara.
Bahçeden harmana katır parası beş lira.
Yağmur yağdığında yürü bakalım çamurlardan. Ayakabıları yutuyor çamurlar.
O dönemde en lüks ayakkabılar Çarşamba lastikleri. Yaz kış o..
Çizme zenginde, katır zenginde, fındık zenginde.
Köyümüzün muhtarı bile almış bir katır fındıkta paralı çuval çekiyor.
Üstelik katır paralarında pazarlık bile yok. Standart tarife.Babam öksüre öksüre harmana girdiğinde eğilmeden atardı çuvalları harmana. Sonrada üstüne oturur bir cigara daha yakardı.
En sevdiğim şey sabah erken kalktığımızda yağmur yağmasıydı. Bahçeye gitmeden kurtulurduk.
Köyümün yollarıda, yağmurlarıda bir başkaydı.
Sonraki yıllar katırların yerini eşekler aldı.Galiba eşekler daha az benzin yakıyordu..Araçlarımız katırdan eşeğe dönmüştü ama taşıma nakliye işlerinde artma yaşanıyordu.
Süleyman Demirel fındığa iki kuruş zam yapsa eşek sahibide “fındık para edecek” deyip eşeğe zam yapardı..
Köyün zengini eşeğe zam yaparken bizde eşekliğimize zam yapıp çuvalları kendimiz taşıdık.
Güzel günlerdi..
Şimdi köyümüzün en düşük arabası Hollanda plakalı.Ve fındık bile taşıyamıyor..

Anasayfa