Apolitik ya da çok ilgisiz değilim ama oldum olası aktif siyasete hiçbir zaman ilgi duymadım. Ancak günümüz iletişim imkânları ile isteseniz de istemeseniz de siyaset her daim göz önünde. Doğal olarak izlemek ve her yönüyle etkilenmek durumunda kalıyoruz.
Özellikle son yıllarda siyasetin yapılış şekli ya da görünen şekli ile algılanan hali gün geçtikçe daha da yorucu ve rahatsız edici bir hale döndü. Bazı siyasetçilerin söylemlerini hayretler içinde izliyoruz. Sarf edilen kelimeler eleştirmekten çok ağır hakaret, argo, şiddet ve iftira dolu. Anlamaya çalışıyoruz ancak söylemler konu içeriğinin önüne geçerek farklı gündemler belirliyor.
Siyaseten eleştiri, savunma, açıklama ve medeni tartışma yerine sürekli ve ısrarlı bir şekilde kavga, yersiz, gereksiz suçlamalar ve ağır hakaretler kullanılıyor artık. En önemlisi de son derece hassas konularda genel kabul görmüş değerlerimize karşı bazı siyasetçilerin bilgiden yoksun cahilce yapılan patavatsız söylemlerini izlemek zorunda kalıyoruz. Konunun doğrudan olmasa da sade bir seçmen olarak tarafı olmak durumunda kalmamıza rağmen kendimi aptal, bilgisiz ve cahil yerine konmuş, aklımla ve kişiliğimle alay edilmiş ve hakarete uğramış insanlar gibi hissediyorum.
Siyasetçi; donanımlı, dürüst, zeki, saygılı, güvenilir, hassasiyetlere ve değerlere duyarlı, hümanist, aktivist ve zaman zaman da popülist olan bir insandır. Ya da siyasetçinin aklımızda ve gönlümüzde oluşturduğumuz hali budur. Siyasetçiler öncelikle, ülkelerine, vatandaşlarına, seçmenlerine, ideolojilerine ve temsil ettikleri partilerine karşı sorumludurlar. Söylemlerinde ve eylemlerinde azami dikkat ve imtina göstermelidirler. Hakaret, şiddet, iftira gibi olumsuzluklardan uzak durmalıdırlar. İdeolojilerinin alanı içinde olmayan konularda ahkâm kesmemelidirler. Aksi halde hem siyasi gelecekleri hem de partileri zarar görür. “Karşımızdaki siyasetçiler de aynı yanlışı yapıyor diye bizde aynı şekilde karşılık veriyoruz” şeklindeki bir savunma asla kabul edilemez. Yanlış, yanlışla düzeltilemez.
Bazı siyasetçilerin ağızlarından bazen son derece hassas konularda öyle patavatsızca söylemler çıkıyor ki, hayretler içinde izliyor ve endişeye kapılıyoruz. Sıradan bir vatandaş müspet veya menfi görüşünü düşünce özgürlüğü kapsamında hakaret ve şiddetten uzak bir şekilde beyan edebilir. Ama bir siyasetçinin görüşünü belirtirken patavatsızlık yapması son derece yanlıştır ve siyasete ilgi duyan özellikle geleceğimize yön verecek gençlere yanlış birer rol model haline gelmeleri kaçınılmazdır. Her şeyden önce insana, insanlığa saygı göstermeleri gerekir. Bu olumsuzlukları mevcut ve olası seçmenlerine yaşatmaya hiçbir siyasetçinin hakkı olamaz.
Günümüzde, siyasetçilerin patavatsız söylemleri ile farklı ideolojilerden derlenmiş ortaya karışık yeni siyasi ideolojiler yaratıldı. Oysaki söylemlerin, söyleyenlerin ideolojiler ile tutarlı olması gerekir. Yaratılan bu ideolojik söylem karmaşasının temelinde doksanlı yıllardan itibaren duvarların yıkılması ile ideolojilerin güncelliklerini yitirerek demode olması yatmaktadır. Çünkü küreselleşme içinde ideolojiler birbirlerini etkileyerek kendi içlerinde tutarsız hale geldiler. Bunun en önemli göstergesi siyasi partilerin farklı ideolojilerden esinlenerek ortaya koydukları karma-ideolojileridir. Farklı ve birbirine zıt ideolojilerin kendilerince doğru gördükleri taraflarından esinlenilerek yapılan alıntılar siyasi ideolojilere zıt söylem ve savlar üretebilme imkânı sağlamıştır. Sosyalist bir anlayışın mensubu bazen militarist, bazen faşist bazen de fundamentalist anlayışa uyan; liberal bir anlayışın mensubu ise bazen kapitalist bazen de komünist anlayışa uyan söylemlerde bulunabiliyor.
Hakaret ve iftira saygısızlığın, patavatsız söylemler ise bilgi yetersizliğinin bir sonucudur. Siyasetçilerin kendi ideolojilerinin yaygınlaşması ve iktidar olma mücadeleleri nedeniyle ortaya koydukları çabalar anlaşılabilirdir. Ancak sırf eleştiri veya zıtlık olsun diye bazı siyasetçilerin bilgisizlikten ve saygısızlıktan kaynaklı sarf ettikleri patavatsız sav ve söylemlerin ortaya çıkardığı şey gerginlik yaratmaktan başka bir şey değildir. Gergin ortamlarda da maalesef kurumlar zarar görür. Siyasilerin böyle durumlarda yegâne amaçlarının yapısal sorunların önüne geçecek gündemleri önlemek ve acilen patavatsız söylemlerden kaçınmak olmalıdır. Aksi halde gün geçtikçe sayıları hızla artan apolitik ve siyasetçiye güvenmeyen bir seçmen kitlesinin oluşması mümkündür.