NEYZEN’den güldüren anılar

Erol KARAER2018-08-09 08:52:39

Neyzen, sadece ney üflemez çok güzel bağlama da çalardı. Ama teklifle sazı eline alan bir adam değildi. Atatürk’e bile çalmamış. İnsanın demi gelmezse sazın da demi iyi olmaz derdi. Bir akşam Beşiktaş’ta meyhaneye gittik. Uzak masalardan birinde bir başçavuş, iki polis oturmuş. O kadar gürültülü konuşuyorlardı ki sesi bizim masada bile çınlıyordu. Kalktı yerinden Neyzen baba, gitti o masaya oturdu. adamlar ona da rakı koydular. Garsonu çağırıp rakısına su ekletti. Bir süre sonra o masadaki sesler alçaldı. Yanımıza geldi. ‘Siz de rakıyı sulu için. Ben rakının sulusunu severim, insanın değil’ dedi.

xxx

Dr. Fahrettin Kerim Gökay "içkinin zararları" konulu konferansını vermektedir. Bir ara:

-Rakinin her kadehi, hayatımızı bir saat kısaltır, der.

Dinleyiciler arasında olan Neyzen yerinden fırlayıp bağırır:

-Eyvah, yandık!

-Hayrola?

-Hesap ettim, meğer ben öleli tam kırk yıl olmus!

xxx

1950'lerin başında bir gece Beyoğlu meyhanelerinden birine, elinde bir ney muhafazası taşıyan, 25-30 yaşlarında,iyi giyimli bir genç girer.

Şöyle bir etrafı kolaçan ettikten sonra, boş bulduğu bir masaya ilişip,havalı bir el hareketi ile garsonu çağırır;

-Şişşşt,bakar mısın buraya?

Garson seyirtir hemen masaya doğru;

-Buyrun beyim?

-Bir Fahrettin Kerim bana. biraz buz, az da badem.

Fahrettin Kerim, o zamanların İstanbul valisinin adı ile anılan minik rakı şişesi.

-Başüstüne beyim.

Sipariş gelmeden daha, mekanın sahibi gelir masaya;

-Delikanlı, bakar mısınız?

Delikanlı afili bir bakış atar;

-Buyurun?

-O masadan kalkmanızı rica edecektim, şu arkadaki masaya alsak sizi?

-Ne münasebet efendim, boştu masa ben geldiğimde.

-Üstadın masasıdır bu, buraya gelen herkes bilir, kimse oturmaz!

-Ne üstadı imiş bu?

Patronun gözü masadaki neye ilişir ve gözüyle işaret eder;

-Üstad Neyzen Tevfik, tanıyor olmalısınız.

-Ben benden başka üstad tanımam, benim üstad diyeceğim adam bu aleti benden iyi üflemeli...

Patron sinirlenmeye başlar, iki de fedai hareketlenir masaya doğru.

Tam o sırada, az önce meyhaneye girip tartışanların haberi olmadan duruma şahit olan Neyzen Tevfik el eder patrona "bırak kalsın" anlamında. ne de olsa son demleridir artık hayatının, durulmuştur artık gençlik ateşi. yavaşça ilişir arkadaki boş masaya, bir Fahrettin Kerim de o söyler, az da badem.

Delikanlı ikinci şişeyi de bitirdikten sonra, neyi çıkartır muhafazasından, dudaklarına götürür.

Patron artık dayanamaz acele seyirtir masaya;

-Delikanlı ayıp yahu, üstadın yanında.. Her şeyin bir edebi, usulü var yahu!

Arka masadan kısık bir ses duyulur;

-Şşşşt bırak efendi, tamamdır.

Patron üstada hürmetten, geri geri çekilir karanlığa doğru, delikanlı başlar bir taksim üflemeye. herkes bırakır çatalı,bıçağı, kadehi; kulak kesilir. Ustadır delikanlı hakikaten. Ustadır da,çok tizden girmiştir, hem caka satma merakı, hem de içkinin tesiri ile. tıkanır kalır..

Tam fısıltılar başlamışken, ilahî bir ney sesi duyulur üstadın masasından,delikanlının çıkamadığı perdeden almış,devam etmektedir. şaşırır delikanlı, hem zordur o perdeye çıkmak, hem de alıcı gözle baktığı halde, ney görememiştir üstadın elinde o ana kadar.

Arkasına döner... Bakar... Gördüğü yeter ona..

Alelacele,kıpkırmızı bir suratla.. Çeker gider.

Üstadın elinde ney değil, boş bir Fahrettin Kerim şişesi vardır, ona üflemektedir ney yerine.

 

xxx

Mazhar Osman, Neyzen Tevfik’e içki içmeyi yasaklamış.. İçmeye devam ettiği taktirde hayati tehlike doğacağını söylemiş.. İleri derecedeki samimiyetlerine dayanarak içki içmeyecegine dair bir de and içirmiş.. Aradan zaman geçmiş, Mazhar Osman, Neyzen Tevfik’e bir yerde içki içerken rastlamış.. Hemen hatırlatmış,

-Hani sen içki içmemek üzere and içmiştin?" 

Neyzen şöyle cevap vermiş: 

-Üstat, biz fakir adamız.. Bulunca içki içeriz, bulmayınca and içeriz!..

 

xxx

Neyzen, çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın?

Maliye bakanı hakkında yolsuzluk dedikodularının dolaştığı bir dönemdir.

'Maliye vekili değilim ki, çalarken zevk alayım.'

xxx

 

Neyzen Tevfik bel ağrılarından yakınmaktadır. Tanıdık doktorlardan biri: "En iyisi şişe çekmek" der, "ağrılardan kurtarır seni".

Ertesi gün bir dostu,Neyzen'i kaldırıma uzanmış, elinde rakı şişesini tepesine dikmiş şekilde görünce:

-Üstad, rakıyı bırakacağını söyleyip duruyordun, bakıyorum azaltacağına ölçüyü büsbütün kaçırmışsın.

Neyzen, dostunu yattığı yerden şöyle bir süzer:

-Bu sefer doktor tavsiyesiyle içiyorum. Bel ağrılarından şikayet ediyordum; doktor "şişe çek" dedi.

 

xxx

Dinibütün geçinen bir dostu sorar:

-Beni tanırsın...Cennetin anahtarı sende olsa beni oraya almaz mıydın?

Neyzen, karşısındakini baştan ayağa söyle bir süzdükten sonra gülümser:

-Bende cennetin değil de cehennemin anahtarı olsaydı, senin için daha hayırlı olurdu. Belki seni oradan çıkarırdım!

 

xxx

Neyzen Tevfik'e doktor içkiyi men etmişti. Fakat Peyami Safa bir gün üstadı ziyarete gittiğinde odanın bir köşesinde bir fıçı şarap gördü.

-Bu ne bre üstad? Diye sordu. Hani sen artık içmeyecektin?

-Ne yaparsın, oğul, içmezsem kuvvetten düşüyorum.

-Peki, içkinin faydası oluyor mu?

-Ne diyorsun olmaz olur mu? Mesela bu fıçı buraya ilk geldiği zaman yerinden kımıldatamıyordum, şimdi iki elimle kaldırabilirim..

 

 

Anasayfa