AŞKIN VE HÜZNÜN ŞAİRİ ÜMİT YAŞAR

Erol KARAER2018-03-15 09:28:35

Otuzu aşkın şiir kitabı olan, şiirleri birçok dile çevrilen, hüznün, acının ve aşkın şairi Ümit Yaşar Oğuzcan, 2 Ağustos 1926'da Tarsus'ta dünyaya geldi. Sevmenin ve sevilmenin ne denli güzel bir şey olduğunu her dizesinde anlatan şairin tek sığındığı duygu ise aşktı...

Acının şairi bir mektubunda kendi hayatını şöyle anlatmıştı...

“Önce şunu belirtmek yerinde olur ‘benim hayatım’ roman değildir. Baştan başa şiirdir benim hayatım, şiirdir ve aşktır. Köhne dünyayı 1926 yılında şereflendirdim. Daha doğrusu çilem 1926 yılında Tarsus’ta başladı. Babamın adı Lütfü, anamınki Güzide. İlk çocukluk yıllarından bu yana çeşitli kazalar, hastalıklar, ameliyatlar geçirdim. Üç yaşında ayağım kırıldı, dört yaşında mangala oturdum, beş yaşında 20 basamak taş merdivenden düştüm, yedi yaşında başıma sandık kapağı düştü, bu arada fazla ateşli geçirdiğim kızamık sonucu kekeme kaldım (o günden beri ateşliyimdir). 14 yaşında apandisit, 19 yaşında böbrek (tek böbrekliyimdir), 30 yaşımda bademcik ameliyatı geçirdim.”

22 Ağustos 1926 tarihinde Tarsus’ta doğan şair, 33 şiir, 4 düz yazı kitabı, 13 antoloji ve biyografik eser olmak üzere toplam 50 kitaba imzasını attı.

Genç yaşta isteği olmadan evlendirildi, geçim sıkıntısı çekti, kendi deyimiyle 'kendisini ailesine sürekli ispat etmeye çalıştı.' Sürekli karamsar ve melankolik şiirler yazdı. Toplam 24 kere intihar etme girişiminde bulunduğu söylense de kendi söylediğine göre sadece 3 kez teşebbüste bulundu.

Oğuzcan, bugün hepimizin aşina olduğu şarkıların sözlerinin sahibidir aynı zamanda. Anne ve babasının da edebiyata ve şiire yatkın oluşu Ümit Yaşar'ı 10-11 yaşlarında şiir yazmaya teşvik etti. 

"Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın,
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın."

Çocukken geçirdiği kızamık hastalığı sonucunda kekeme kaldı. Kekelemediği tek an ise şiir okuduğu andı. Eşi Ulufer Oğuzcan'ın söylediğine göre tüm şiirlerini ezbere bilirdi ve her an her yerde şiir okuyabilirdi.

"Saatim her zaman Ayten'e beş var 
Ya da Ayten'i beş geçiyor 
Ne yana baksam gördüğüm o 
Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor 
Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz 
Günlerden Aytenertesidir "

Ümit Yaşar Oğuzcan'ın hayatında sevdiği üç kadın oldu. Mihriban, Ayten ve ikinci eşi Ulufer Oğuzcan.
Mihriban ve Ayten'in kim oldukları hala bilinmiyor. Fakat şiirlerinde, "Sahibini Arayan Mektuplar" adlı kitabında sürekli onlardan bahsetti.
Sevmek ve sevilmek üzerine kurulu bir hayatı olan şair, hep sevdiğini ama hiçbir zaman o kadar büyük bir aşkla sevilemediğinden yakındı. 

Oysa ikinci eşi Ulufer Oğuzcan kendisi için "Sevmeyi bana Ümit öğretti'' demişti.

Melankolik bir ruha sahip olan Oğuzcan'ın oğlu Vedat da babasıyla aynı ruhu taşıdı... Galata Kulesi'nden atlayıp, intihar etti. Oğuzcan, oğlunun ölümünde kendini suçladı mı bilinmez ama bir daha Galata Kulesi'nin önünden geçmedi. 

"6 Haziran 1973, pırıl pırıl bir yaz günüydü,
aydınlıktı, güzeldi dünya,
bir adam düştü o gün galata kulesinden.
kendini bir anda bıraktı boşluğa;
ömrünün baharında, bütün umutlarıyla birlikte paramparça oldu.
bir adam düştü galata kulesinden;
bu adam benim oğlumdu gencecikti Vedat.."

Acının, aşkın, özlemin ve hasretin şairi yaşasaydı bugün 91 yaşında olacaktı. Türk Edebiyatı'ndaki en güzel aşk şiirlerine imza atan şair 'hayatı hiçbir zaman anlatsa roman olacak insanlardan' değildi, onun hayatı ancak şiir olabilirdi, baştan sona uzun ve anlamlı bir şiir..

"benim de bir insan tarafım vardı
bakma böyle kötü olduğuma
benim de dileklerim vardı
benim de bir beklediğim vardı yaşamaktan
yeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi
her gün bir kadın ağlar benim yüzümde
büyük dertler için benim ellerim
anlamıyor musun
sen sevildiğin için güzelsin bu kadar
ben sevilmediğimden böyle çirkinim." ( Alıntı )

 

Anasayfa