GEL OLDU GİDELİM BİZİM ELLERE

Mehmet Ziya Odabaş2017-05-25 10:29:52

Elinde saz, dilinde söz yine düşmüştü yollara. Durmaksızın arıyordu. Neydi aradığı acaba? Bunu bilmek oldukça zordu. Neyi aramadığı ise herkesçe biliniyordu: Para, pul, altın, gümüş.
Nice dağlara tırmanmış, nice otlu koyaklarda konaklamıştı. Nice güzellere, nice güzelliklere saz çalıp türkü söylemişti. Nice kuşlarla söyleşmişti. Poyrazlarla esip savrulmuş, ırmaklarla akıp çağlamıştı.
Doymak bilmez bir gönlü vardı. Kimi zaman dert yanardı gönlünden.
Çıkıp yücelere bakmak istersin
Coşkun sular gibi akmak istersin
Her güzelle düşüp kalkmak stersin
Ben senin kahrını çekemem gönül.
Bakmayın böyle dert yandığına! O böylesi bir gönle sahip olduğundan mutluydu. İçinde konaklamayan varlık yok gibiydi.
Nerde olduğunu bile net olarak bilemediği bir bahar günüydü. Bir de baktı ki karlar erimeye başlamış. Sılası düşüverdi deli gönlüne. Helkeleri kollarında Yörük kızlarının suya gidişleri, keçi, oğlak melemeleri, eşek anırmaları, deve bozlamaları kapladı tüm gönül dünyasını.
Bu gibi doluklamalarında boşalmak için hemen sazına sarılırdı. Yanık sesi sazının ezgisiyle kucaklaşıp yayıldı gurbet elde dağa taşa:

GEL OLDU GİDELİM BİZİM ELLERE
****
Şu yüce dağların karı eridi
Sel oldu gidelim bizim ellere
Yaylamızı lale sümbül bürüdü
Gel oldu gidelim bizim ellere
XXX
Nazlı olur güzellerin eyisi
Deli gönül güzellerin delisi
Gayrı bizim elin kara çalısı
Gül oldu gidelim bizim ellere
XXX
Karac’oğlan der ki gelir yazları
Güzel nerden aldın sen bu nazları
Anamın babamın acı sözleri
Bal oldu gidelim bizim ellere

 

Anasayfa