Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?
- 16:02 Erkılınç: Kurumumuz resmî ilan hakedişlerinin garantörüdür
- 16:01 HALK EKMEK FABRİKASI AÇILIYOR
- 15:29 ÜRETİCİLERE GEBE DÜVE DAĞITILDI
- 13:44 BAŞKAN GÜLER’DEN GÜRGENTEPE VE GÖLKÖY’E ÇIKARMA
- 13:25 ORDU’DA ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ OPERASYONU
- 13:25 DİKKAT: KIŞ LASTİĞİ UYGULAMASI
- 13:13 OKULLARIN YOLU ASFALTLA BULUŞTU
- 13:14 YILMAZ: BÜTÇE YENİDEN REVİZE EDİLMELİ!
- 13:04 MAVİ KUMBARALAR HER YERDE
- 12:57 SANCAKTAROĞLU: İHALELERDE COĞRAFİ KOŞULLAR GÖZ ÖNÜNDE TUTULSUN!
- 12:54 1 MİLYON MÜKELLEF E-DEFTER SİSTEMİNE DÂHİL OLUYOR
- 12:43 HİNDİSTAN, TÜRK FINDIĞINI SEVDİ
- 12:44 BAŞKAN GÜLER’İ DUYGULANDIRAN FOTOĞRAF
- 12:35 ORTA KORİDOR İKLİM DOSTU OLACAK
- 12:11 KARŞIYA CAMİİ VE ÖRNEK CUMA SABAHI BULUŞMASI
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ, KURAKLIK VE TARIMI YOK EDİYOR”
“İklim değişikliği, yağış rejiminde değişikliğe, doğal afetlere, sıcaklık artışına ve kuraklığa neden oluyor. Dolayısıyla iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini en fazla tarım sektörü hissediyor” diyen Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Tarımsal aktiviteler iklim şartlarına doğrudan bağlıdır. İklim değişikliği; kalite ve verim düşüklüğüne, üretim maliyetlerinin artmasına, daha sıcak ve az yağışlı iklim koşullarına, meteorolojik olaylarda artışa, bitki hastalık ve zararlılarında artışa, ekolojik alanlarda kaymaya, bitkisel çeşitliliğin azalmasına ve kültürel işlemlerde sorunlara neden oluyor. Kısacası iklim değişikliği, dünyada nüfusun artmasıyla beraber sağlıklı gıdaya ve suya ulaşımı zorlaştırıyor” dedi.
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ EN ÇOK SU KAYNAKLARINI OLUMSUZ ETKİLİYOR”
İklim değişikliğinin en önemli etkisinin su döngüsü üzerinde olacağını ve 2025 yılından itibaren 3 milyardan fazla insanın su kıtlığı yaşayacağını bilimsel çalışmaların ortaya koyduğunu ifade eden Bayraktar, “Ülkemizde 98 Milyar metreküp yerüstü, 14 Milyar metreküp yeraltı suyu olmak üzere toplam 112 milyar metreküp kullanılabilir su miktarı bulunuyor. Bu miktarın 44 milyar metreküpü tarımda, 13 milyar metreküpü sanayi ve içme-kullanma olarak kullanılıyor. Yani kullandığımız suyun yüzde 77’si tarımda kullanılıyor. Yıllık kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı ise bin 302 metreküptür. Bu durum bizlere su zengini bir ülke olmadığımız ve hatta su stresi altında olan ülke konumunda olduğumuzu gösteriyor” diye konuştu.
Bayraktar şunları söyledi: “Sulamada yatırımların bitirilmemesi ve etkinliğin sağlanamaması bir diğer yapısal sorunlarımızın başında geliyor. Sürdürülebilir bir tarımsal üretimde su olmazsa olmazdır. Halen 1,4 milyon hektar alanda sulama altyapısı tamamlanmadı. Sulamaya açılacak her metrekare tarım arazisi ülkemizin menfaatine olacaktır. Hükümetin sulama yatırımlarına yönelik çalışmalarını destekliyoruz. Diğer taraftan gölet, baraj gibi sulama yatırımlarına ağırlık vererek maliyetleri her geçen gün artan ve kâr oranı düşük kalan özellikle küçük işletme sahibi çiftçilerimizin tarımsal sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekiyor.
Ülke genelinde sulamaya açılan alanlarda sulama oranı yüzde 68 ve sulama randımanı yüzde 51’dir. Sulama randımanı düşüktür. Kaynaktan tarlaya gelene kadar önemli bir kısmı kaybediyoruz. Sulama kanallarının önemli bir kısmı eskimiştir ve açık sistemdir. Sulama kanallarının yenilenmesi ve kapalı sisteme geçilmesi şarttır.
Ayrıca bitkide verim kaybına ve toprakta tuzlanmaya neden olan vahşi sulama yöntemlerini bırakmalıyız. Bu tür sulama hem sulama maliyetini artırıyor hem de yarar getirmiyor.
Üreticilerimizin suyu bilinçli kullanması için çiftçilerimize gerekli eğitimler verilmeli ve dekarda kullanılacak su miktarı belirlenerek gereğinden fazla su kullanımının önüne geçilmedir. Burada tarla içi modern sulama sistemlerini yapma görevi üreticilerimizdedir.
Ancak artan maliyetler karşısında çiftçilerimizin zorluk çekmesi modern sulama sistemlerine geçişini zorlaştırıyor. Bunun için çiftçilerimize su tasarrufu sağlayan modern sulama sistemlerini kurabilmeleri için teşvik ve krediler artırılmalıdır.”
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ORTAYA ÇIKARDIĞI SORUNLARDAN BİR DİĞERİ İSE KURAKLIKTIR”
“Küresel iklim değişikliğinin sonucu olarak dünyanın birçok bölgesinde artan sıcaklıklar ve azalan yağışlar, kuraklık afetinin sıklığını ve şiddetini artırıyor. Birçok doğal afetin aksine kuraklık yavaş gelişim gösterebilmekte, çok geniş bölgelerde ve hatta kimi zaman bir ülkenin tümünde ciddi ekonomik, çevresel ve sosyal etkilere sebep olabilmektedir. Ayrıca tarımın yerüstü ve yeraltı su kaynaklarına olan bağımlılığı nedeniyle kuraklık, tarımsal ekonominin birçok sektörünü etkileyen karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu nedenle tarımda su vazgeçilmezdir. Diğer taraftan kuraklık tüm iklim kuşaklarında görülür ancak alanın kuraklığa karşı hassasiyeti ve etkilerinin derecesi bir bölgeden diğerine oldukça büyük farklılıklar gösterebiliyor.
Ülkemizin küresel ölçekte yarı kurak bir iklim kuşağında bulunması kuraklığın hassasiyetini artırıyor. Kuraklığın tarıma etkilerini 2007, 2008, 2014 ve 2021 yıllarında ülkemizde yaşadık. Bitkilerin çıkış̧ ve gelişme döneminde ihtiyaç duydukları suyun toprakta bulunamaması nedeniyle söz konusu yıllarda hem verimde hem de kalitede ciddi sorunlar yaşandı. O yıllarda kuraklık sonucu tarımsal üretim önemli ölçüde etkilendi ve birçok üreticinin yanı sıra ülke ekonomisi de oldukça zarar gördü.
Kuraklık, tarımsal ürünlerin verimliliğini etkilediği gibi gelir seviyesi daha fazla ürünlerin ekiminden de çiftçilerimizi uzaklaştırdı. Ayrıca iklim değişikliğinin etkisiyle son yıllarda ekim-dikim ve hasat tarihlerinde kaymalar da görülüyor. Bu sezon da ürün ve bölge bazlı değişmekle birlikte başta buğday ve arpada ekim tarihi 1 ay kadar ileri kaydı.
“Ekim ayı yağışları Karadeniz bölgesi hariç diğer bölgelerde düştü”
“Kuraklık nedeniyle hububat ekimleri yapılamıyor”
“Geride bıraktığımız yaz mevsiminde yağışlar normaline göre yüzde 9, geçen yıl yağışlarına göre yüzde 30 azalma gösterdi. Ekim ayı yağışları ise normaline göre yüzde 46, geçen yıl göre de yüzde 27 oranında azaldı.
Türkiye genelinde ekim ayı yağışları son 6 yıldır normalinin altında gerçekleşiyor. Yağışlar Ege Bölgesinde son 40 yılın, Marmara Bölgesi’nde ise son 23 yılın en düşük seviyesine indi.
Bölgelere göre incelendiğinde ise yağışlar normaline göre Ege Bölgesinde yüzde 95, Akdeniz Bölgesinde yüzde 90, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yüzde 87, Marmara Bölgesinde yüzde 81, İç Anadolu Bölgesinde yüzde 74 ve Doğu Anadolu Bölgesinde yüzde 37 azalma gösterdi. Buna karşın sadece Karadeniz Bölgesinde yüzde 31 oranında arttı.
2023 yılının Ekim ayında yağışlar normaline göre yüzde 26 oranında azaldı. Buğday ve arpada ekim dönemi ileri tarihlere kaydı. Bu sezon da bölgelere göre değişmekle birlikte yağışların ekim ayında istenilen seviyede olmaması ve bazı bölgelerde çok geç gelmesi nedeniyle ekilişler 20 gün ile 1 ay kadar ileri kaydı. Kuraklık nedeni ile birçok çiftçimiz hububat ekimi yapamadı.”
“TARIM TEKNOLOJİSİ İLERİ ÜLKELERDE BİLE, TARIMSAL ÜRETİMİN TEMEL SORUNLARINDAN BİRİ KURAKLIKTIR”
“Dünya Meteoroloji Örgütü verilerine göre dünyanın yaklaşık yüzde 35'i kurak, yarı kurak ve kuru-nemli bölgelerden oluşuyor. Tarım teknolojisi ileri ülkelerde bile kuraklık tarımsal üretimin temel sorunudur. Kurak ve yarı kurak bölgelerde yağış azlığı, yağış̧ rejimlerinin düzensizliği ve kaynaklarının kıt olması gibi faktörler tarımın temel sorunları arasında yer alıyor. Dolayısıyla su azlığı ve yağış yetersizliğinden doğan kuraklığın etkilerini azaltmak için kurak ve yarı kurak bölgeleri tarıma kazandırmak amacıyla, ya sulama faaliyetleri geliştirilmeli ya da kuru tarım metodu yaygınlaştırılmalıdır.
Artan dünya nüfusuyla birlikte tarımsal üretimdeki mevcut verim nüfusun gıda ihtiyacını karşılamada yetersiz kalacaktır. Bu nedenle yapılması gerekenin birim alandan daha fazla verim almak olduğu aşikârdır. Bunun için de sürdürülebilir su politikaları özellikle su stresi yaşayan ülkemizde her daim ön planda tutulmalıdır. Diğer taraftan ülkemizde 23,9 milyon hektar olan tarım arazisinin yüzde 28,5’inde üretilen ve stratejik öneme sahip olan buğday ekim alanının yüzde 74,5’inin kuru tarım alanı olduğu gerçeği kuraklığın tarımsal üretimimize etkisinin ne kadar önemli olduğunu vurguluyor.”