Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?
- 17:34 RUHSATSIZ SİLAHA 4 YIL HAPİS
- 17:05 OKULLARA KAR TATİLİ
- 16:17 52 ORDU, ÇANKAYA’YI 3’LEDİ
- 13:30 BÜYÜKŞEHİR İLE ÜRETİCİNİN YÜZÜ GÜLÜYOR
- 13:28 BÜYÜKŞEHİR KIŞA HAZIR
- 13:26 KOKARCA BAHANE FİYATLAR ŞAHANE!
- 13:24 ÖĞRETMENLER GÜNÜ ÇEŞİTLİ ETKİNLİKLERLE KUTLANDI
- 13:23 KÜLTÜR MANTARI YETİŞTİRİCİLİĞİ KURSU DÜZENLENDİ
- 13:21 REKTÖR BAŞ, ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLADI
- 13:19 MİLLİ EĞİTİMDEN ÖĞRETMENLERE ÖZEL TURNUVALAR
- 13:17 BAŞKAN KİBAR’DAN ÖĞRETMENLERE PASTA SÜRPRİZİ
- 13:16 “HAVAMIZI KORUYALIM KOAH’SIZ YAŞAYALIM!”
- 13:10 ORDU 67 LİDERİ YIKTI
- 13:07 TÜRKİYE’NİN RAKİBİ MACARİSTAN
- 13:03 EN ÇOK TARAFTAR ÇEKEN STATLAR
“TASARRUFTAN ÖNCE ADALET SAĞLANMALI”
Türkiye Kamu Sen Ordu Şube Başkanı Hasan Ali Yılmaz, kamu çalışanlarının ve memur emeklilerinin alım gücünün yüksek enflasyon karşısında her geçen gün düştüğünü belirterek, tasarruftan önce adaletin sağlanması gerektiğini söyledi.
Türkiye Kamu Sen bugün 81 ilde eş zamanlı eylem düzenledi. Ordu’da düzenlenen eyleme Türkiye Kamu Sen’e bağlı sendika başkanları ve üyeleri katıldı.
Tasarruf genelgesi ve memurların beklentilerine ilişkin eylemde açıklamalarda bulunan Başkan Yılmaz, “Bizler, emekliler başta olmak üzere çalışanlarımızın ekonomik durumlarını iyileştirecek, beklentilerini karşılayacak, verilen sözlerin tutulduğu düzenlemeler bekliyoruz Ama uygulama, ekonomideki olumsuzlukları çalışanların haklarından kısarak düzeltmek yolunda kurgulanıyor” dedi.
Kamu kaynaklarının etkili ve verimli bir biçimde kullanılmasının ve israftan kaçınılmasının yalnızca belli dönemler için değil her zaman uyulması gereken bir kural olduğuna inanıyoruz diyen Yılmaz, “Bu çerçevede kamu kaynaklarının tasarruflu kullanılmasına bizler de destek veriyoruz. Ancak tasarruf tedbiri adı altında çalışanlarımızın kazanılmış haklarının kısıtlanmasına, toplu sözleşme hükümlerinin yok sayılmasına karşıyız. Kamu çalışanlarının haklarına yönelik düzenlemelerin kamu bütçesine katkı yapmayacağı aksine olumsuz sonuçlar doğuracağı inancındayız.
Özellikle kamuda servis hizmetlerinin kaldırılması hem ekonomik hem de hukuki boyutları bakımından sorunlu bir uygulama olacaktır. Servis hizmeti lüks değildir. Bir ihtiyaçtan doğmuştur. Ulaşımı zor olan kurumlara erişimi kolaylaştırmak, verimliliği ve etkinliği artırmak ve ulaşım giderlerinden tasarruf etmek amacıyla getirilmiş bir uygulamadır. Servis hizmetlerini kaldırdığınızda, bu hizmetten faydalananlara toplu taşım kartı verilecektir. Bunun bir maliyeti vardır.
Bazı kamu çalışanlarımız özel araçlarını kullanmayı tercih edecektir. Bu durumda hem ulaşım masrafları devam edecek hem özel araçlar nedeniyle şehrin trafiğine olumsuz etkisi olacak hem de büyük oranda dışa bağımlı olduğumuz akaryakıt tüketimi artacaktır. Bu uygulamanın ekonomik olarak hiçbir katkısı olmayacağı açıktır” diye konuştu.
Servis hizmetlerine ve toplu taşım kartlarına ilişkin olarak toplu sözleşme ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları bulunduğunu hatırlatan Yılmaz,
bu kararların başkaca bir işleme gerek kalmaksızın uygulandığını ve dolayısıyla kanun hükmünde olduğunu vurguladı.
Kanun hükmündeki bir uygulamanın normlar hiyerarşisinde daha aşağıda bulunan genelge ile kaldırılmasının hukuki olmadığını belirten Yılmaz şunları söyledi: “Kaldı ki, toplu sözleşme ile karar altına alınmış bir konunun, tek taraflı olarak idari bir kararla iptal edilmesi toplu sözleşmenin özerkliğine de aykırıdır.
O halde bütün toplu sözleşme hükümlerini iptal etmek mümkün hale gelecek, toplu sözleşmelerin hiçbir geçerliliği kalmayacaktır. Kamu çalışanlarımızın kazanılmış hakkı olan servis hizmetlerinin kaldırılmasının önüne geçmek, sendikacılığın geleceğini korumak ve toplu sözleşmenin hukuki gücünün korunmasını sağlamak adına, bu hükmün iptal edilmesi için geçtiğimiz gün yargıya başvurduk.
İnşallah yüce Türk adaleti, en hakkaniyetli kararı verecek ve on binlerce kamu çalışanımızın mağdur edilmesini, hukuka uygun olmayan düzenlemelerle hakların geriletilmesini önleyecektir.”
Kamu görevlilerinin kazanılmış hakları olan giyim yardımının kısıtlanması, fazla mesailere sınır getirilmesi gibi uygulamaları da doğru olmadığını ifade eden Yılmaz,
bundan sonra da uygulama aşamasına geçildiğinde yine tasarruf genelgesinde yer alan lojman kiraları, giyim yardımlarının kısıtlanması, kamuda en önemli konulardan bir tanesi olan hizmet araçları alımının durdurulması gibi konularda da yargı yoluna başvuracaklarını ifade etti.
Kamuda çalışan sayısının OECD ortalamasının oldukça gerisinde bulunduğunu kaydeden Yılmaz, şöyle konuştu: OECD verilerine göre bir kamu çalışanı Avusturya’da ortalama 18, Kanada’da ve Fransa’da 12, Finlandiya’da 9, Almanya’da 18, Hollanda’da 19, ABD’de 13 kişiye hizmet verirken yaklaşık 85 milyon nüfusu olan Türkiye’de 3 milyon 849 bin 203 kadrolu ve sözleşmeli kamu çalışanı bulunmakta ve 1 kamu çalışanına 22 kişi düşmektedir.
Üstelik bu çalışanlarımız ülke geneline homojen bir biçimde dağılmış da değildir. Bu nedenle birçok ilde ve kurumda insanüstü bir gayretle hizmet üretmeye çalışanlarımız, yetersiz kadrolar nedeniyle ağır bir iş yükü altında adeta ezilmektedir.
Buna ek olarak emekli maaşlarının da görev aylığının yarısına düşmüş olması nedeniyle tüm çalışanlarımız 65 yaşına kadar görevde kalmayı tercih etmeye başlamış, emeklilik adeta bir kabusa dönüşmüş durumdadır. Birçok kurumda, özellikle kiraların yüksek olduğu illerde boş kalan kadrolar nedeniyle hizmetler aksamaktadır.
Durum böyleyken kamuya personel alımını emekli olan kamu çalışanı sayısıyla sınırlamak, kamu hizmetlerinin kalitesinden, etkinliğinden ve verimliliğinden vaz geçmek demektir. Bu durumda hastaneler doktorsuz, hemşiresiz, okullar öğretmensiz, postaneler dağıtıcısız, kurumlarımız memursuz mu kalacaktır?
Türkiye Kamu-Sen olarak kamuda daha etkili ve verimli hizmet üretmenin yolunun hakkaniyet ve adaletten geçtiğine inanıyoruz.”
Tasarruftan önce adalet sağlanmalı açıklamasında bulunan Yılmaz, daha sonra şunları söyledi: “Kamu çalışanlarının hakları üzerinden tasarruf sağlama imkân ve ihtimali bulunmamaktadır. Külfeti kamu çalışanına ödetmeden önce nimetten de çalışanlarımıza pay verilmelidir. Yemediği yemeğin faturasını ödemek ne derece hakkaniyetlidir?
Bu nedenle milyonlarca memur ve memur emeklisinin beklentilerinin karşılanmasını verilen sözlerin hayata geçirilmesini istiyoruz. Kamu çalışanlarının ve emeklilerimizin sorunu çok, tasarruf tedbirlerine dayanacak gücü yoktur.
Bu ekonomik şartlar karşısında tasarruf değil bir an önce ek tedbirler alınarak memurlar ve emekliler rahatlatılmalıdır. Özellikle hayatın gerçekleriyle uyuşmayan, çalışma hayatıyla ilişiği kalmayan memur emekli maaşlarının iyileştirilmesini, 12 bin TL tutarındaki ilave ek ödemenin emekli maaşlarına da yansıtılmasını bekliyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da taahhüdü olan birinci dereceye gelen tüm kamu çalışanlarının ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi için gerekli çalışmanın bir an önce yapılmasını, Cumhurbaşkanımızın sözünün daha fazla sürüncemede bırakılmamasını istiyoruz.
Anayasa Mahkemesince haksız bir kararla iptal edilen toplu sözleşme ikramiyesinin, sendika üyesi kamu çalışanlarına tekrar ödenerek ortaya çıkan mağduriyetin giderilmesini, 2 milyon kamu çalışanının elinden alınan aylık 345 TL ödemenin iadesini istiyoruz.
Vergi dilimlerindeki adaletsizliğin giderilmesini ve çalışanlarımızın gelir vergisi oranlarının %15’e sabitlenmesini bekliyoruz. Yardımcı hizmetler sınıfındaki personelin genel idare hizmetleri sınıfına alınarak, bu sorunun bütünüyle gündemden çıkarılmasını istiyoruz.
Hem ilk atamalarda hem de görevde yükselme sınavlarında mülakatın kaldırılmasını, atama, görevde yükselme ve unvan değişikliklerinde adalet, hakkaniyet ve liyakate göre hareket edilmesini bekliyoruz.
Türkiye Kamu-Sen olarak yargıya taşıdığımız tasarruf genelgesinin hukuka uygun olmayan maddelerinin mahkemelerimizce iptal edileceğine ve adaletin tecelli edeceğine inanıyoruz. Tasarrufa varız.
İsraftan tasarruf olur; lüksten tasarruf olur; fazladan tasarruf olur ama azdan tasarruf olmaz; ihtiyaçtan tasarruf olmaz; emeğin hakkından tasarruf olmaz; alın terinin karşılığından tasarruf olmaz.
Bilinmelidir ki, Türkiye Kamu-Sen olarak tek bir kamu çalışanımızın dahi kazanılmış hakkının elinden alınmasına müsaade etmeyecek, haklarımızın korunması için her türlü mücadeleyi yapacağız.”