Yeni İnternet Sitemizi Beğendiniz mi?
- 16:02 Erkılınç: Kurumumuz resmî ilan hakedişlerinin garantörüdür
- 16:01 HALK EKMEK FABRİKASI AÇILIYOR
- 15:29 ÜRETİCİLERE GEBE DÜVE DAĞITILDI
- 13:44 BAŞKAN GÜLER’DEN GÜRGENTEPE VE GÖLKÖY’E ÇIKARMA
- 13:25 ORDU’DA ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ OPERASYONU
- 13:25 DİKKAT: KIŞ LASTİĞİ UYGULAMASI
- 13:13 OKULLARIN YOLU ASFALTLA BULUŞTU
- 13:14 YILMAZ: BÜTÇE YENİDEN REVİZE EDİLMELİ!
- 13:04 MAVİ KUMBARALAR HER YERDE
- 12:57 SANCAKTAROĞLU: İHALELERDE COĞRAFİ KOŞULLAR GÖZ ÖNÜNDE TUTULSUN!
- 12:54 1 MİLYON MÜKELLEF E-DEFTER SİSTEMİNE DÂHİL OLUYOR
- 12:43 HİNDİSTAN, TÜRK FINDIĞINI SEVDİ
- 12:44 BAŞKAN GÜLER’İ DUYGULANDIRAN FOTOĞRAF
- 12:35 ORTA KORİDOR İKLİM DOSTU OLACAK
- 12:11 KARŞIYA CAMİİ VE ÖRNEK CUMA SABAHI BULUŞMASI
“ANAYASAL HAKLARIMIZDAN VAZGEÇMİYORUZ”
Ordu Barosu Kadın Hakları Komisyonu 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle basın açıklamasında bulundu. Konu ile ilgili yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi; “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kadınlar, dünyanın her yerinde; yaşamın her alanında karşılaştıkları ayrımcılığa, sömürüye, cinsiyet eşitsizliğine, ev içi şiddete, toplumsal şiddete dikkat çekerek, mücadele ve dayanışma ruhuyla kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için etkin, sürdürülebilir mücadele için toplumu, ilgili kurum ve kuruluşları görevlerini yapmaya yasaları uygulamaya çağırmaktadır.
Kadına yönelik, sayısı her geçen gün artan şiddetin ortadan kaldırılması, sadece ulusal değil, global bir mücadele gerektirmektedir. Zira ülkemizle sınırlı olmayarak, dünyadaki bütün kadınlar en temel hakları için savaşmak, birlik olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı sesini duyurmak zorunda kalmaktadırlar. Aile içinde başlayan şiddet, fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik ve sosyolojik olarak yayılarak toplumun tamamına sirayet etmekte ve kadınlar kendilerini, modernleşen toplum, geliştirilen yasal mevzuat ve sahip olunan tüm hak ve özgürlüklere rağmen şiddetin öznesi olarak bulmaktadırlar.
Kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesinde yasal mevzuatın önemini biliyoruz. Ancak bunun yanında mevcut yasal düzenlemelerin ve uluslararası mevzuatın eksiksiz ve tutarlılıkla uygulanmasının daha da önemli olduğunun farkındayız. Maalesef ülkemizdeki yasal düzenlemeler uygulamalara yansımamakta; Siyasilerin, Üniversitelerin, Diyanet İşleri Başkanlığının, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının kadına yönelik açıklamalarının kadınların yasalarla elde ettiği kazanımların uygulanabilirliği ortadan kaldırmaktadır. Yasaların uygulamasında yaşanan her sorun her gecikme sadece kadının adalete erişimine engel olmakla kalmamakta yaşama hakkını elinden almaktadır.
İstanbul Sözleşmesi yaşatır dedik söylemlerimizdeki haklılığın doğruluğuna her geçen gün dahada şahit oluyoruz. İstanbul Sözleşmesinden hukuksuz şekilde çekilme kararının ardından kanunlarında etkili uygulanmadığına tanık oluyoruz. 6284 Sayılı Kanun etkin şekilde uygulanmamakta; koruma kararlarının alınması ve uygulanmasında mağduriyetler yaşanmaktadır. Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması ve şiddete uğrayan kadınların korunması devletin sorumluluğundadır.
Artan şiddetin önlenmesi noktasında, öncelikle toplumda yer etmiş cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması için zihniyetin değiştirilmesi gerekir. Bu değişimde devlet, bütüncül ve çok yönlü politikalar üretmeli, kadına yönelik şiddete karşı net bir tavır ortaya koymalı ve bu mücadelenin aslında sadece kadınlar için değil, bütün toplum için verildiği bilinci ile toplum olarak etkin ve kararlı bir duruş sergilenmelidir.
Şiddetle mücadelede karşılan zorluklardan bir diğeri de eril dil kullanımı ve şiddet dilinin basın aracılığıyla tekrar mağduriyetlere neden olmasıdır. Ülkemizde her gün şiddet ve kadın cinayeti haberleriyle güne başladığımız için üzülerek söylüyoruz ki kadın cinayetlerinin haber değeri bile kalmamıştır. Basında gördüğümüz haberler artık bir kadının öldürülmesi ya da şiddete maruz kalması şeklinde değil nerdeyse şiddet uygulamaya seçenek sunar şekildedir. Basın dilinin haber değeri oluşturulmak adına kullandığı dil; yaratılan mağduriyetin artmasına, kadınların ikincilleştirilmesine, cinsiyetçi söylemlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Kadınlar ikincil konumda değildir. Kadın kendi başına bir bireydir ve kadına takılan iyelik ekleri ile kadın toplum kabullerince kişilere ve kurumlara aidiyetleştirilemez.
Her sene olduğu gibi bu sene de, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için Türk Medeni Kanunu, 6284 sayılı Kanun, Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan kadın haklarının tüm kurum ve kuruluşlarla eksiksiz uygulanması, Aile Hukuku ve kadına karşı şiddet alanlarında uzlaşma ve arabuluculuk uygulamalarının kabul edilmemesi, nafaka konusunda yasal bir değişiklik yapılmaması ve İstanbul Sözleşmesinin yeniden yürürlüğe girmesi öncelikli taleplerimizdir.
Ordu Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele Günü’nde, her gün olduğu gibi, kadınların Cumhuriyet’le, Anayasa’mız, yasalarımız ve Uluslararası sözleşmelerle elde ettiği kazanımları ihlal edecek ve ortadan kaldıracak düzenleme ve değişikliklerin karşısında olmaya devam edeceğimizi, yasaların eksiksiz olarak uygulanması konusunda tüm kamu kurum ve kuruluşlarının uygulamalarını takip edeceğimizi, kadına karşı şiddetin ortadan kaldırılması için mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz. İstanbul Sözleşmesi Engeller, Korur ve Yaşatır. Anayasal haklarımızdan vazgeçmiyoruz.”