8 Kasım 2025 Cumartesi
SON DAKİKA

“ÜLKEMİZDE ORGAN BAĞIŞININ 10 KAT ARTMASI GEREKİYOR”

Yayınlama: 04.11.2025 12:18 Güncellendi: 08.11.2025 11:47 139 okuma
“ÜLKEMİZDE ORGAN BAĞIŞININ 10 KAT ARTMASI GEREKİYOR”

 

Türkiye’de organ nakli bekleyen hasta sayısı her geçen gün artarken, yeterli organ bağışı yapılamaması nedeniyle nakillerin büyük bölümü hâlâ canlı vericilerden gerçekleştiriliyor. Memorial Bahçelievler / Şişli Hastaneleri Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Kamil Yalçın Polat, “3–9 Kasım Organ Bağış Haftası” kapsamında organ bağışı ve nakillerdeki son gelişmeler hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

Kadavra Donör Sayısı Batı Ülkelerinin Çok Gerisinde

Türkiye’de her yıl yalnızca 300–400 kadavra donörden organ alınabildiğini belirten Prof. Dr. Polat, “Batılı ülkelerle aynı seviyeye ulaşabilmemiz için bu sayının en az 10 kat artması, yani yılda 2.000–3.000 kadavra donöre ulaşmamız gerekiyor. Bu artış, organ bekleyen binlerce hastanın hayata tutunmasını sağlayacaktır.” dedi.

Prof. Dr. Polat, bu konuda devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları ve medya organlarının ortak farkındalık projelerinde yer almasının hayati önem taşıdığını vurguladı.

Türkiye, Canlı Vericili Nakillerde Dünya Çapında Başarılı

Avrupa ülkelerinde nakillerin yaklaşık %80’i kadavradan, %20’si canlı vericiden yapılırken; Türkiye’de durumun tam tersi olduğunu belirten Prof. Dr. Polat, “Ülkemizde nakillerin %75’i canlı, %25’i kadavra donörden yapılmaktadır. Bu tablo, toplumda organ bağışı bilincinin henüz yeterli olmadığını gösteriyor.” ifadelerini kullandı.

Canlı vericili karaciğer nakillerinde Türkiye’nin dünya çapında öncü bir ülke haline geldiğini belirten Polat, “Yürütülen bilinçlendirme kampanyaları sayesinde kadavra bağışında kısmi artış yaşansa da, bu konuda özellikle beyin ölümü tanısı koyan merkezlere ve halka büyük görev düşüyor.” dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “organ nakli dinen caizdir” açıklamasıyla dini çekincelerin azaldığını hatırlatan Polat, “Bazı aileler sosyal baskı ya da yanlış önyargılar nedeniyle bağış kararında tereddüt yaşıyor. Oysa organ bağışı, hayat kurtaran bir iyilik zinciridir.” diye konuştu.

2 Bin Kişi Sağlığına Kavuştu

Memorial Sağlık Grubu organ nakli merkezlerinde son 10 yılda 2.000 karaciğer nakli gerçekleştirildiğini belirten Prof. Dr. Polat, bunların 1.656’sının yetişkin, 344’ünün çocuk hastalara uygulandığını söyledi.

Nakiller sayesinde 2,5 aylık bebeklerden 80 yaşındaki hastalara kadar çok sayıda kişinin yeniden sağlığına kavuştuğunu dile getiren Polat, başarı oranlarını şu şekilde paylaştı:

  • Karaciğer nakillerinde başarı oranı: %92
  • Böbrek nakillerinde başarı oranı: %98

Karaciğer Yetmezliğinde En Etkili Tedavi: Organ Nakli

Prof. Dr. Polat, karaciğer ve böbrek nakillerinin en sık yapılan organ nakli türleri olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Ülkemizde karaciğer yetmezliğinin en sık nedenleri arasında Hepatit B, Hepatit C ve alkol kullanımı yer alıyor. Hepatit B’li hastaların yaklaşık %15’inde ilerleyen dönemde tümör veya karaciğer yetmezliği gelişebiliyor. Bu hastalar için karaciğer nakli, hem yaşam süresini hem de yaşam kalitesini belirgin şekilde artırıyor.”

Organ naklinin yüksek teknik beceri ve güçlü yoğun bakım desteği gerektirdiğini vurgulayan Polat, “Ameliyat sırasında gereksiz kan kullanımından kaçınmak, metabolik dengeyi korur ve komplikasyon riskini azaltır. Bizim merkezimizde ortalama kan kullanımı oldukça düşüktür; bu da hastaların iyileşme sürecini hızlandırır.” dedi.

Böbrek Nakliyle Diyalize Veda

Kronik böbrek yetmezliğinin hastaların yaşamını ciddi biçimde kısıtladığını belirten Prof. Dr. Polat, “Diyaliz, hastaların fiziksel ve psikolojik açıdan yıpranmasına neden oluyor. Başarılı bir böbrek nakli sonrası ise hastalar işlerine, sosyal yaşamlarına ve normal hayatlarına geri dönebiliyor.” ifadelerini kullandı.

Enfeksiyon Riski Nakil Sonrası En Büyük Tehdit

Nakil ameliyatlarında iyi anestezi yönetimi ve yoğun bakım takibinin başarının en önemli belirleyicileri olduğunu ifade eden Polat, “Nakil sonrası enfeksiyon riski en büyük tehditlerden biridir. Enfeksiyon kontrol komitelerinin düzenli denetimi ve hasta takibi, uzun dönem başarı oranlarını artırır.” dedi.

Organ nakli sonrası ilk bir yılın kritik öneme sahip olduğunu belirten Polat, “Düzenli kontroller ve doktor tavsiyelerine tam uyum, hastaların yaşam kalitesini korur. Nakil geçiren birçok hasta kısa sürede işine, ailesine ve sosyal yaşamına geri döner. Nakil yapılan kadınlar, genellikle ikinci yıldan itibaren güvenle gebelik planlayabilir.” diye ekledi.

Yanlış İnançlar Bağışın Önündeki En Büyük Engel

Toplumda organ bağışıyla ilgili bilgi eksikliği ve yanlış inanışların yaygın olduğunu ifade eden Prof. Dr. Polat, “Doğru bilgiye sahip bireylerin sayısı arttıkça bağış oranları da artacaktır. Medyanın bu konudaki olumlu haberleri, farkındalığın artmasında kilit rol oynamaktadır.” dedi.

 “Yaşamı Paylaş, Umudu Çoğalt”

Sağlık Bakanlığı’nın organ nakli merkezlerindeki denetim ve kayıt sistemlerinin kaliteyi artırmayı hedeflediğini söyleyen Prof. Dr. Polat, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:

“Türkiye’nin organ naklindeki en önemli hedefi, daha fazla hastaya yüksek standartlarda ulaşabilmektir. Organ bağışı, bir insanın hayatını kurtarmanın en insani yoludur. Her bağış, bir umut; her bağış, yeni bir yaşam demektir.”